
ÇARESİZ VE SAVUNMASIZ HASTALARI SÖMÜRENLERLERDEN KİM KORUYACAK?
Prof. Dr. F. Cankat Tulunay
Son günlerde özellikle sosyal medyada bir doktorun kanser tedavisinde dünya çapında bir buluşu olduğu ve 4. Devre kanserlileri bile bu yöntemle tedavi ettiği yayılmakta. Dünya çapındaki yöntemin ismi ‘’DEEP STUNING’’. Bu terim tıbbi literatürde veya kanser tedavisi bağlamında kullanılan standart bir terim omadığ için ne olduğunu araştırdım: ‘’Deep stunning, özellikle hayvan kesiminde kullanılan bir terimdir ve hayvanın kesim öncesinde derin bir bilinç kaybına sokulmasını ifade eder. Amaç, hayvanın kesim sırasında acı ve stres hissetmemesini sağlamaktır. "Stunning", hayvanın kesilmeden önce bayıltılması işlemidir. Hayvanın bilincini geçici veya kalıcı olarak ortadan kaldırır, hayvanın derin ve geri dönüşsüz bilinç kaybına uğratılmasıdır; bu uygulamada hayvanın tekrar bilincini kazanması mümkün değildir. Genellikle beyin fonksiyonlarını tamamen durduran yöntemler kullanılır. Stunning: son derece etkileyici veya çekici demektir. Tıpta bulabildiğimiz en yakın terim: "myocardial stunning" (miyokardiyal şok/sersemlik) oldu.
Yaptığım araştırmada, “Deep Stunning” adlı tedavi yöntemine yönelik hakemli tıp literatüründe (PubMed, klinik çalışmalarda vs.) hiçbir kanıt ya da bilimsel yayımlanmış veri bulamadım. Deep stunning yalnızca Prof. Dr. M.I ın YouTube/Facebook/Instagram reklam videoları ve kısa vaka anlatımlarında kullanılan bir terim olarak görüldü. Yani tıbbi literatürde böyle bir tedavi yöntemi yok. Eğer böyle bir yöntemi bilen ve ciddi referanslarını temin eden olursa memnuniyetle bu sayfalarda yayınlarız. Bu reklamlarda: Bilimsel doğruluk yok, mesajlarda ileri evre kanserleri iyileştirdiği iddiası var ama bu iddialar henüz herhangi bir tıbbi literature girmemiş ve yayınlanmamış. Bilimsellikten yoksun yöntemler; zaman ve kaynak kaybına, hatta olası yan etkilere yol açabilir. Tedavisi mümkün hastaların tedavi şansını azaltırken, ölümlerine sebep olabilir. Bitkisel ürünlerin standart tıbbi tedavilere yardımcı olarak kullanılması bu ürünlerle kanser tedavi ediyorum demekten çok farklı bir yaklaşımdır. Bazı bitkisel ürünler kanser tedavisinde yardımcı olarak kullanılabilmektedir. Bu kişiler genellikle reklamlarında hukuki sorumluluktan kaçmak için destek tedavisi yapıyoruz deselerse de kendilerine müracaatta doğrudan tedavi etmeye çalışmaktadırlar. Bakınız:(https://www.klinikfarmakoloji.com/aci-ilac/kanser-hastalarini-kandiranlar). "Deep Stunning" gibi yeni isimlerle sunulan bu yöntemler aslında "Zakkum olayı"nın modern versiyonu olmaktadır. “Mucize tedavi” vaadiyle hareket eden herkes mutlaka kanıt, yayın ve etik denetim açısından sorgulanmalı.
İleri evre kanser gibi çaresizlik yaratan hastalıklar, insanları her şeye umut bağlamaya itebiliyor. Bu da kötü niyetli veya bilimsel dayanağı olmayan uygulamalara fırsat veriyor. Hastaların ve yakınlarının çaresizliğini fırsata çeviren sahtekar ve şarlatanlar ‘’mucizevi sonuçlar’’ vaat ederek hastaların kanını emiyor, kendileri zengin oluyor. Hasta ve ailelerin umutlarını suiistimal ediyorlar, hatta bazen yüksek meblağlar talep ederek maddi olarak da sömürüyorlar. Facebook, Instagram gibi sosyal medya ortamlarında iyileşen hasta hikayelerinin çoğu uydurma hikayelerdir ve çoğunlukla bu hastalar bulunmaz. Ayrıca bu medyalardaki reklamların bilimsel yönden de hiçbir kıymeti yoktur.
Sosyal medyada sık rastlanan ünlü bir kansercinin (!) bir reklamda: ‘’Kanser hücrelerini baskılayıcı ve yok edici etkiye sahip tıbbi bitkiler kanserle savaşımızı kolaylaştırır ve bağışıklık sistemimizi güçlendirir. Sağlık Bakanlığı Fitoterapi’yi resmi olarak kabul etmiştir. Bakanlığa bağlı Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı çalışmaları takip etmektedir (Doktor H. Ö). Şimdi hem reklamı yapana ve hem de sağlık bakanlığı yetkililerine soralım, kanser hücrelerini yok edici etkiye sahip tıbbi bitkiler nelerdir? Bunların insanda gösterilmiş etkisi varmıdır? Görülüyor ki bazı kişiler hastaları ikna etmek ve yaptıkları işlerin etik olduğunu ispatlamak için Sağlık Bakanlığını bile kullanabilmektedirler.
Sosyal medyada onlarca reklam yapan, youtube da videolar yayınlayan, bazı TV programlarına çıkan bir kanser tedavi mucidi (!) NTV de yapılan bir röportajda (https://www.youtube.com/watch?v=tUCpsNW9Fc4), ABD de önemli üniversitelerle müşterek çalışmalardan bahsediyor ama bununla ilgili somut akademik veya kurumsal bir doğrulama bulunmamakta. Eğer elinde böyle bir belge, yayın veya kurum bilgisi varsa, bunları Türk kamuoyunda da paylaşılması gerekir. Ayni konuşmada bu kişi ‘’Einstein’’ vizesi aldığını söylüyor. “Einstein Vizesi” (EB‑1 Extraordinary Ability Visa) aldığını iddia etmesi oldukça büyük bir iddia. EB‑1 vizesi (diğer adıyla Einstein Visa), Nobel ödüllü bilim insanları gibi ancak uluslararası ödül, yayın, davetli konuşmacılık, patent, atıf gibi somut kriterlerin karşılanması sonucu veriliyor. Bu kişinin kamuya açık profillerinde bu kriterleri karşıladığına dair hakemli yayınlar, patentler, ya da prestijli ödüller bulunmuyor. Google Scholar, PubMed ve LinkedIn gibi güvenilir akademik ve profesyonel platformlarda “kişi ile EB‑1 vizesi veya Amerika’da araştırma/üretim ortaklığı olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmuyor. Ayrıca ABD Göçmenlik Servisi (USCIS) ya da üniversite gibi bir kurum tarafından doğrulandığına dair belge olmadığı gibi kendi web sitesinde de ABD de müşterek araştırma yaptığına dair bir belge yok.
Kansercilerin diğer bir iddiası da ‘’fitoterapinin’’ kanserde proflaktik (önleyici) etkileri olduğu ve bazı bitkilerle kanser olmaktan kurtulanabileceği. Bu iddia da şimdiye kadar ispatlanamadı. Bu konuda çeşitli klinik araştırmalar yapılmışsa da sonuç hep negative çıkmakta. Epidemiyolojik düzeyde bazı bitkilerin uzun süreli kullanımları ile ilgili veriler var. Örneğin: Yeşil çay (Camellia sinensis)in yapılan gözlemsel çalışmalarda bazı kanser türlerinin risklerini azaltabileceği ileri sürülmüşse de kesin bir kanıt bulunamamıştır (Zhang M et al., “Green tea consumption and risk of breast cancer or colorectal cancer: a meta-analysis of prospective cohort studies.” Eur J Cancer Prev. 2015;24(4):353–362). Zerdeçal (Curcumin):Antioksidan ve antiinflamatuar özellikleri nedeniyle kansere karşı koruyucu potansiyeli tartışılmıştır ama insanlarda prospektif, randomize ve kontrollü çalışmalarda kesin kanıt yoktur (Prasad S et al., “Turmeric, the Golden Spice: From Traditional Medicine to Modern Medicine.” Adv Exp Med Biol. 2011;595:105–1259). Ancak, Hiçbir ot veya bitkisel preparat için "kanıta dayalı tıbbi onay almış proflaktik kullanımı" yoktur.
FDA, EMA gibi düzenleyici kurumlar fitoterapötik ürünleri kanser proflaksisi için onaylamamıştır. Koruyucu amaçlı kullanım, öneri seviyesini geçememiştir. American Cancer Society (ACS) ve European Society for Medical Oncology (ESMO) gibi büyük otoriteler: Diyet, fiziksel aktivite ve sigara bırakma gibi faktörlerin kanserden korunmada anlamlı olduğunu kabul eder ama fitoterapiyi proflaktik bir yöntem olarak önermemektedir.
NIH (National Institutes of Health) – NCCIH görüşü: NIH’in alt kurumu olan National Center for Complementary and Integrative Health (NCCIH) fitoterapi konusunda dikkatli ve eleştirel bir yaklaşım sergiliyor.
- Bitkisel ürünlerin bazıları üzerinde laboratuvar çalışmaları var ama bunların çoğu insanlarda yeterli klinik testten geçmedi.
- Bitkisel ürünler için klinik araştırmaların da ilaçlar gibi sıkı standartlara uyması gerekir
- “Doğal” olması “güvenli” olduğu anlamına gelmez — özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış (immunosüpresif) kanser hastalarında risk artabilir.
- Bazı bitkisel ürünler ciddi ilaç-ot etkileşimlerine yol açabilir ve kanser tedavisinin etkinliğini düşürebilir:
- St. John’s wort: kemoterapi ilaçlarının metabolizmasını hızlandırır → etkinliği azaltır.
- Sarımsak, zencefil, ginkgo biloba: kanama riskini artırabilir.
- Hiçbir bitkisel ürün insanlarda kanseri önlediği veya tedavi ettiği kanıtlanmamıştır.
NCI (National Cancer Institute): Klinik çalışmalara dayalı yeterli kanıt olmadan bitkisel ürünlerin kullanımı önerilmez. Bu tür ürünler kullanılırsa, doktor kontrolünde ve standart tedaviyi engellemeyecek şekilde kullanılmalıdır. “There is no evidence that herbal supplements alone can cure cancer.” (Hiçbir bitkisel takviyenin tek başına kanseri tedavi ettiğine dair kanıt yoktur.)
ESMO (European Society for Medical Oncology): ESMO, Avrupa’nın en yetkin onkoloji otoritesidir ve kanser tedavisinde tamamlayıcı ve alternatif tıp (CAM) uygulamaları konusunda 2022’de güncel bir resmi bildiri yayımlamıştır. Fitoterapi gibi “doğal ürünler” de dahil olmak üzere tamamlayıcı yöntemler hakkında dikkatli olunmalıdır. Kanser hastaları tarafından yaygın şekilde kullanılmasına rağmen, fitoterapötik ürünlerin etkinliği ve güvenliği hakkında yeterli bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Çoğu çalışma küçük hasta sayısı, düşük kalite veya metodolojik sorunlar içerir. Bitkisel tedavilerin kanseri tedavi edebileceğine veya geleneksel tedavilerin yerini alabileceğine dair hiçbir kanıt yoktur. Zararlı etkileşimleri ve kanıtlanmış tedavilerde gecikmeleri önlemek için bitkisel tedavilerin kullanımı her zaman onkoloji ekibiyle görüşülmelidir.
EMA (European Medicines Agency): EMA, fitoterapötik ürünlerin ancak "traditional herbal medicinal products (THMP)" olarak pazarlanabileceğini ve yalnızca hafif/minör endikasyonlar için onaylanabileceğini kabul eder (Örneğin: Hafif mide-bağırsak rahatsızlıkları, Hafif uyku problemleri veya anksiyete gibi). Kanser tedavisi veya kanserden korunma için EMA onayı almış hiçbir bitkisel ürün yoktur
Türkiye1980 sonlarında ZAKKUM TEDAVİSİNİ tartıştı. Ziya Özel isimli bir doktor zakkum bitkisinden (Nerium oleander) elde edilen özün kanseri iyileştirdiğini iddia etti. Bu haber büyük bir medya ve populist politik destekle binlerce kişiye ulaştı. “Mucize ilaç” olarak sunuldu ama bilimsel olarak hiçbir etkinlik kanıtı sunulamadı ve zakkum özü toksik olmasına rağmen hastalara verildi ve zehirlenmeler ortaya çıktı. Zakkum, özellikle Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde yetişen, son derece zehirli bir bitkidir. Bitkinin tüm kısımları (yaprak, çiçek, gövde, kök ve hatta dumanı) oleandrin gibi kardiyak glikozitler içerir. Bu maddeler, kalp kaslarını doğrudan etkileyerek ciddi sağlık sorunlarına, hatta ölüme neden olabilir. Nitekim, Dr. Özel'in açıklamalarının ardından, zakkum yapraklarını kaynatıp içen veya farklı şekillerde kullanan bazı kanser hastalarında zehirlenme ve hatta ölüm vakaları bildirilmiştir. Bu olaylar, zakkumun tıbbi amaçlarla kontrolsüz kullanımının ne kadar tehlikeli olduğunu gözler önüne sermiştir
1980'li yılların sonlarında Dr. Ziya Özel'in zakkumun kanser tedavisinde etkili olduğunu ileri sürmesi, kamuoyunda büyük yankı uyandırmış ve birçok hastanın şifa umuduyla zakkum kullanmasına yol açmış ve Ziya Özeli zengin etmiştir. Ancak bu iddialar bilimsel olarak kanıtlanmamış ve ciddi zehirlenme vakalarına neden olmuştur. TRT'de bu konuya yer verilmesi de o dönemde eleştirilere neden olmuştur. O dönemde başta Ankara Üniversitesi Tıp Faültesi Farmakoloji hocaları Prof. Dr. Kazım Türker ve Prof. Dr. Cankat Tulunay Sağlık Bakanlığı nezdinde ve basın-yayın organlarında Zakkum olayına şiddetle karşı çıkmış ve zakkumun bazı politikacılar tarafından desteklenmesine rağmen sonunda yasaklanmasını sağlamışlardır. Zakkumcu, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere bazı kurumlardan ciddi destek sağlamıştır. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Bülent AKARCALI bu konuda her türlü desteğin sağlanacağını açıkladı; Türk Eczacılar Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Metin Tanker de bitkisel tıbbi tedavi alanının "özel ilgi ve çalışma" konularının başında geldiğini belirterek, Özel'in savlarının bilimsel dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürdü.; Türk Eczacılar Birliği Merkez Konseyi'nden yapılan açıklamada da yurttaşlara zakkum kullanmamaları çağrısı yapıldı. TEB tarafından NCI National Canver Institute) yaptırılan araştırmada:’’Neruim Oleander; 1. Kansere karşı etkili değildir. 2. Bitki zehirlidir. 3. Genç sürgünler daha zehirlidir. 4. Genç sürgünler, hidrolizden sonra da yüksek dozda zchirlidir 5. Antiviral etkisi tesbit edilmediğinden Anti-AIDS araştırmaların yapılmasına gerek yoktur cevabı verilmiştir (https://ekutuphane.teb.org.tr/pdf/gundem/ocak89/7.pdf).Toplanan bilim kurulu (Prof.Dr. Oğuz KAYAALP (H.Ü.T.F.Toksikoloji Enstitüsü ve Türk Farmakoloji Derneği Başkanı) Prof.Dr. Alaaddin AKÇASU (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji Kürsüşü Eski Başkan1) Prof. Dr. Cankat TULUNAY (A.Ü.T.F. Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi) Doç. Dr. Faik SARIALİOĞLU (H.Ü.T.F. Onkoloji Enstitüsü Klinik Onkoloji Öğretim Üyesi ve Türk Kanser ve Savaş Kurumu Temsilcisi) Prof. Dr. Mekin TANKER (A.Ü.Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı ve Türk Eczacılan Birliği Merkez Heyeti Başkanı) Doc.Dr. Yaman ÖRS (A.Ü.T.F. Tibbi Deontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi) - Prof.Dr. İthan TEKELİ (O.D.T.Ü. Öğretim Üyesi) - Avukat Arif ÇAVDAR) Zakkumun hiçbir şekilde kanser tedavisinde yeri olmadığına karar verilmiş ve konuyu kamuoyuna duyurmuştur (https://e-kutuphane.teb.org.tr/pdf/gundem/ocak89/8.pdf). Ziya Özel’in Türkiyeye en büyük yardımı (!) ‘’İnsan Üzerinde İlaç Araştırmaları’’ yönetmeliğinin çıkması oldu ve klinik araştırmalar ilk defa bilimsel temellere dayandı. Sekreteryasını benim yürüttüğüm yönetmelik toplantıları büyük katılımla oldu ve Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Zakkum olayı Ziya Özel Öldükten sonra da devam etmekte. Ziya Özelin bazı mirasçıları bir taraftan Honduras, Nikaragua gibi ülkelerden internet ve eBay vasıtasıyla zakkum ekstrelerini satarken diğer taraftan oğlu ABD de kurdukları bir şirket vasıtası ile konuyla ilgili çalışmalarını devam ettirmektedirler. Şunu baştan söyleyelim, bugüne kadar FDA veya herhangi bir ilaç kurumu tarafından ruhsatlandırılmış veya kullanımına müsaade edilmiş bir ürün yoktur.
Oğul Tamer Özel’in Texas ta ‘’Phoenix Biotechnology’’ adlı bir şirketin ortağı (sahibi?) olduğu söyleniyor. Antivirzel adlı Nerium oleander ektesini üretip ticaretleştirdiği söyleniyor. Şirketin Texas’un D’Hanis bölgesinde 5000 zakkumluk bir fidanlığı mevcut. Bu tarladan yılda 20.000 hastalık ekstre üretilmesi hedefleniyor. Şirketin ABD Menkul Kıymetler ve Borsa kurumuna verdiği beyanda Tamer Özel’in ismi bulunmamakta. Belgede çok açık bir şekilde ‘’ Antivirzel, kanser için tedavi edici değildir. Antivirzel (TM), tümör gelişimini önleyici veya ortadan kaldırıcı bir etkiye sahip değildir. Klinik çalışmalarda etkenliği gösterilememiştir’’ denmekte (şirket hakkında daha detaylı bilgiyi merak edenler için: https://www.sec.gov/Archives/edgar/data/1429040/000114036110039970/form20fr12ga.htm?utm_source=chatgpt.com#19). Buna ragmen Honduras, ElSalvador ve Guatemala da ANTİVİRZEL adlı zakkum ekstresi üretilip satılmakra ve ABD dahil tüm dünyaya internet pazarlaması ile kullandırlmakta. Zakkum olayındaki son gelişmeler:
- Tamer Özel, Ziya Özel’in oğlu olarak bu patentli “Anvirzel” projesinin arkasındaki isimlerden biri. ABD’deki lisans, üretim ve ticari operasyonların takibinden sorumlu
- Şirketin ABD’deki ve diğer ülkelerdeki lisanslama ve üretim faaliyetleri büyük ölçüde Phoenix Biotechnology, Inc. üzerinden yürütülüyor
- Clevelend Clinic’te yapılan Faz I denemede Anvirzel® intramusküler enjeksiyonla hastalara verildi. 18 hastada en fazla 1,2 ml/m²’ye kadar güvenli olduğu görüldü, doz sınırlayıcı toksisite görülmedi (nakil hacmine göre MTD = 0,8 ml/m²/gün olarak belirlendi). Aynı çalışmada herhangi bir tümör küçülmesi ya da objektif anti-tümör etkisi gözlemlenmedi (Phase 1 trial of Anvirzel in patients with refractory solid tumors, Mekhal T ve ark., 24:423-427, 2006). Bu çalışma için FDA den herhangibir onay alınmamıştır.
- Firma Antivirzelin etkisiz bulunması üzerine bundan vazgeçerek başka bir Nerium oleander ekstresi olan PBI-05204 lanse etti. Bu Nerium oleander (zakkum) bitkisinin süperkritik CO₂ ekstraktıdır. Ana aktif bileşeni: oleandrin, bir kardenolit (kalp glikozidi) sınıfı bileşiktir. Yapılan FazI ve II çalışmalarında pankreas kanserlerinde ve glioblastomada beklenen etkileri gösterilemedi (First-in-human study of pbi-05204, an oleander-derived inhibitor of akt, fgf-2, nf-κΒ and p70s6k, in patients with advanced solid tumors, Hong DS ve ark., Invest new drugs, 32: 1204-1212, 2014)
- 2020’de FDA, Phoenix Biotechnology ve bağlı şirket Avila Herbals’a yönelik “Warning Letter, Uyarı Mektubu” yayımladı. Sebebi: “Oleander 4X” isimli ürünün COVID‑19, grip vb. hastalıklara karşı pazarlanmasıydı. Bu ürün, FDA’den onaylı bir ilaç değildi ve hatalı şekilde virüs karşıtı iddialarla satışa sunulmuştu. Şirket, ayrıca gıda/bitkisel takviye (NDIN) başvurusu yaptı; ancak FDA bu başvuruyu geri çevirdi. Çünkü Oleandrin, araştırma amacıyla “drug” olarak kullanıldığı için, takviye statüsünde değerlendirilmesi uygun bulunmadı.
SONUÇ:
- Türkiye’de hasta ve hasta yakını koruyucu regülasyonlar ve denetimler yetersiz.
- Medya ve sosyal medya ortamlarında sorumluluk eksikliği var.
- Tıp fakültelerinin bir çoğunda eğitimin yetersiz olması yarım doktorların artmasına yol açıyor
- Bilimsel düşüncenin ve eleştirel okuryazarlığın toplumda yaygın olmaması, bu tür “mucize” iddialarını cazip hale getiriyor.
- Cezalar caydırıcı değil ve denetimler istikrarlı biçimde uygulanmıyor.
- Özellikle Tarım Bakanlığı tarafından verilen gıda katkı maddesi ruhsatları hem halkın kandırılmasına, hem de sağlıklarının ve ekonomilerinin bozulmasına yol açmakta.
- Piyasada satılan gıda katkı maddelerinin çok büyük bir kısmının içindeki etken madde miktarı ve kalitesi belli değildir. Dozajları üründen ürüne 1000 mislinden fazla farklılık gösterebilir.
- Bazı şarlatan kişiler acaba fitoterapi kliniklerini de kozmetik dükkanlarında olduğu gibi kara para aklamak için kullanıyor olabilir mi? Acaba MASAK bu konuda bir araştırma yapar mı?
- Sağlık Bakanlığının denetimleri yeterli değildir. Özellikle sosyal medyadaki reklamların mutlak control edilmesi gerekir.
- Meslek kuruluşları, başta TTB (Türk Tabibler Birliği) bu konularla hemen hemen hiç ilgilenmemekte ve hastaların kandırılmalarına sessiz kalmaktadırlar. Tıbbi Deontoloji Tüzüğü bir çok şeyde olduğu gibi bu konuda da yetersizdir. Kendi önerdiği kuralları dahi takip etmemekte (Mesleki yasaklar: c)Mesleki uygulamalarında ticari amaçlar gütmek, herhangi bir yolla reklam yapmak, hastaların, yaşlıların ve çocukların başta olmak üzere, tüm toplumun heyecan duymasına, yanlış bilgilendirilmesine ve paniğe kapılmasına neden olmak veya bundan çıkar sağlamayı beklemek, d)Hastalarına yanlış ve eksik bilgiler vermek, mesleki bilgi ve beceri noksanlığı nedeniyle onlara zarar vermek,
e)Hastasının tedavisinde, bilimsel olmayan metodlar kullanmak, tıp mesleği dışındaki kişilerle işbirliğine gitmek,
f)Gerekli bilimsel kademeleri aşıp ruhsatı alınmamış kimyasal, fiziksel ve biyolojik maddeleri hastada g)Hiç bir yararı bulunmayan maddeleri ve yöntemleri hastaları iyileştirmek vaadi ile kullanmak,) - ZAKKUM OLAYINDA OLDUĞU GİBİ KANSER TEDAVİSİNDE FİTOTERPİNİN YERİNİ VE KULLANIMINI DEĞERLENDİRMEK İÇİN BAĞIMSIZ, LİYAKATLİ UZMANLARDAN OLUŞAN BİR KOMİSYON KURULMALIDIR. BÖYLE BİR KURULU SAĞLIK BAKANLIĞI TOPLAYABİLECEĞİ GİBİ TÜRK TABİBLER BİRLİĞİ DE YOPLAYABİLİR, KAMUOYU VE HASTALARA DOĞRU BİLGİLER VERİLİR.
- UMARIZ BU ÖNERİLER BİR GÜN GERÇEKLEŞİR VE YÜZ KIZARTICI OLAYLARDAN KURTULURUZ.