
KANSER HASTALARINI SÖMÜRENLER
Prof. Dr. F. Cankat Tulunay
Bir süredir özellikle sosyal medyada devamlı tekrarlanan ve devamlı paylaşılan kanser tedavi yöntemleri ve yaşam tavsiyeleri dolaşmakta. Özellikle bazı sözde fitoterapistler 4. Evre kanseri bile bitkisel yöntemlerle çözebileceklerini sayfa sayfa yayınlayıp hastaları kandırıp, kanlarını emiyorlar. Bu tiplerin sayıları her geçen gün artmakta ve her meslekten veya mesleği olmayanlar bile kanser tedavisi yaptıklarını sosyal medyada sayfa sayfa açıklamaktalar ama ne hikmetse bunları yalnız Sağlık Bakanlığı yetkilileri görmemekte ve hastaları soyulmalarına göz yummaktadırlar. Maalesef sözde halkı bilgilendirme için bu sahtekarları TV ekranlarına çıkaranlar reyting ve üç-beş kuruş gelir için hastaların kandırılmasına yardım etmektedirler.
En sık paylaşılan mitlerden birisi : “Nobel Tıp Ödülü sahibi Brezilyalı Onkolog Dr.Drauzio Varela’nın yaşam hakkında düşünceleri...’’. Dr. Varela Nobel Tıp ödülü sahibi değildir. Kendisi Brezilyada tanınmış bir onkolog ve sağlıklı yaşam koçu ve halk sağlığı savunucusudur. Kanser tedavisin cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi geleneksel tedavi yöntemlerinin yanı sıra, immünoterapi ile yapılacağına inanır ve bitkilerle kanser tedavisi diye birşeyi tavsiye etmez.
Sosyal medyada bitkisel yöntemlerle kanser tedavisinde en çok kullanılan ifade ‘’Nobel kazanmış Japon Profesör’’ başlığıdır. Japonyada kanserle ilgili çalışmaları sebebi ile Nobel ödülü kazanan iki professor var. Bunlardan birisi 2016 Nobel ödülü sahibi
Yoshinori Ohsumidir. Ohsmidir bir hücre biyoloğu olup, otofaji (hücrelerin kendi bileşenlerini geri dönüştürmesi süreci) üzerine yaptığı çığır açıcı çalışmalarla tanınmıştır. 2016 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü kazanmıştır. Ohsumi’nin çalışmaları, hücrelerin stres, açlık veya hasar gibi durumlarda kendi bileşenlerini nasıl parçalayıp geri dönüştürdüğünü anlamak için temel bir çerçeve sağlamış ve bu süreçlerin kanser, nörodejeneratif hastalıklar (Alzheimer, Parkinson gibi) ve enfeksiyonlarla mücadele gibi alanlarda önemini ortaya koymuştur. oshinori Ohsumi’nin doğrudan fitoterapi (bitkisel tedavi) veya bitkisel bileşiklerin kanser tedavisinde, özellikle PD-1/PD-L1 immün kontrol noktası inhibitörleriyle ilişkili olarak spesifik bir görüşüne dair yayınlanmış açık bir beyan ya da bilimsel makale bulunmamaktadır. Ohsumi’nin çalışmaları, esas olarak otofaji sürecinin moleküler mekanizmalarını ve bu sürecin hücresel homeostaz, kanser, nörodejeneratif hastalıklar ve enfeksiyonlarla ilişkisini aydınlatmaya odaklanmıştır. Bazı bitkisel bileşiklerin otofaji yolunu etkilediği ve bu etkilerin kanser immünoterapisinde (örneğin, PD-1/PD-L1 yoluyla) rol oynayabileceği üzerine preklinik çalışmalar mevcutsa da klinik olarak ispatlanmış herhangi bir fitoterapi yöntemi bilinmemektedir. Ayrıca bu gün elimizde onlarca seneteik ve etkisi bilinen PD-1 inhibitörü bulunmakta ve tedavide ciddi başarı sağlamaktadır.
Fitoterapistler tarafından en çok refere edilen araştırmacılar Tasuku Honjo ve James P. Allison, 2018 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü “negatif bağışıklık düzenlemesini inhibe ederek kanser tedavisi üzerine keşifleri” nedeniyle paylaşmışlardır. Her iki bilim insanı, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı mücadelesini güçlendiren immün kontrol noktası inhibitörleri üzerine çığır açıcı çalışmalar yapmıştır. Çalışmaları, özellikle PD-1 (Honjo) ve CTLA-4 (Allison) proteinlerini hedefleyen immünoterapi tedavilerinin geliştirilmesine öncülük etmiş ve kanser tedavisinde devrim yaratmıştır. Honjo ve Allison, farklı immün kontrol noktalarını (PD-1 ve CTLA-4) hedef alarak bağışıklık sisteminin kanser hücrelerine karşı potansiyelini ortaya çıkardılar. Her iki bilim insanının keşifleri, immünoterapinin kanser tedavisinde standart bir yaklaşım haline gelmesini sağladı. Bu keşiften sonra: PD-1 İnhibitörleri: Nivolumab ve pembrolizumab gibi ilaçlar, çok çeşitli kanser türlerinde etkili bulunmuştur. CTLA-4 İnhibitörleri: Ipilimumab, özellikle melanomda kullanılmaktadır. PD-1 ve CTLA-4 inhibitörlerinin kombinasyonu (örneğin, nivolumab + ipilimumab), bazı kanser türlerinde daha güçlü yanıtlar sağlamıştır, ancak yan etkiler artabilir.
Bu araştırmacıların Nobel ödülü kazanmalarını sağlayan yayınları: Honjo, T., Kinoshita, K., & Muramatsu, M. (1992). Molecular cloning of a cDNA encoding the murine IgG1 induction factor. Proceedings of the National Academy of Sciences, 89(8), 3325-3329. doi:10.1073/pnas.89.8.3325 (PD-1’in keşfedildiği ilk çalışmalardan biri: Ishida, Y., Agata, Y., Shibahara, K., & Honjo, T. (1992). Induced expression of PD-1, a novel member of the immunoglobulin gene superfamily, upon programmed cell death. EMBO Journal, 11(11), 3887-3895. doi:10.1002/j.1460-2075.1992.tb05481.x (PD-1’in bağışıklık sistemindeki rolünü tanımlayan kilit bir çalışma0. Leach, D. R., Krummel, M. F., & Allison, J. P. (1996). Enhancement of antitumor immunity by CTLA-4 blockade. Science, 271(5256), 1734-1736. doi:10.1126/science.271.5256.1734 (CTLA-4 inhibisyonunun anti-tümör bağışıklığını artırdığını gösteren ilk çalışma). Hodi, F. S., O’Day, S. J., McDermott, D. F., ... & Allison, J. P. (2010). Improved survival with ipilimumab in patients with metastatic melanoma. New England Journal of Medicine, 363(8), 711-723. doi:10.1056/NEJMoa1003466 (Ipilimumab’ın klinik etkinliğini gösteren dönüm noktası bir çalışma)
Klinikte kullanılan başlıca PD-1 inhibitörleri:
İlaç Adı
Üretici
FDA Onayı Durumu
Kullanım Alanları
Nivolumab (Opdivo)
Bristol-Myers Squibb
2014’ten beri
Malign melanom, NSCLC, renal hücreli kanser, Hodgkin lenfoma, baş-boyun kanseri vb.
Pembrolizumab (Keytruda)
Merck
2014’ten beri
Melanom, NSCLC, baş-boyun kanseri, MSI-H/dMMR kolorektal kanser, mesane kanseri vb.
Cemiplimab (Libtayo)
Regeneron/Sanofi
2018
Cilt kanserleri (cSCC), NSCLC
🧪 Benzer mekanizmada çalışan diğer inhibitörler:
- PD-L1 inhibitörleri (PD-1’in ligandı olan PD-L1’e karşı geliştirilen ilaçlar):
- Atezolizumab (Tecentriq)
- Avelumab (Bavencio)
- Durvalumab (Imfinzi)
Bu ilaçlar doğrudan PD-1 reseptörünü değil, PD-1’in bağlandığı PD-L1 molekülünü hedefler ama mekanizma aynıdır:
Bağışıklık sisteminin kanser üzerindeki frenini kaldırmak.
PD-1/PD-L1 inhibitörleri, şu anda: Malign melanom, Küçük hücre dışı akciğer kanseri (NSCLC), Renal hücreli karsinom, Hodgkin lenfoma, Baş-boyun skuamöz hücreli karsinom, Urothelial karsinom, MSI-H/dMMR tümörler gibi çeşitli solid ve hematolojik malignitelerde kullanılıyor.
Gelelim kanser tedavisinde bitkisel yöntemlere yani fitoterapiye. Fitoterapi, tıbbi ve aromatik bitkilerin çeşitli kısımlarını veya bunlardan elde edilen maddeleri kullanarak hastalıkları tedavi etme veya önleme yöntemidir. Kanser tedavisinde fitoterapi, genellikle destekleyici veya tamamlayıcı bir yöntem olarak değerlendirilir, doğrudan kanseri tedavi eden birincil bir yöntem değildir ve bu güne kadar kanseri ortadan kaldıran, insanda etkili bir bitki bulunmamıştır. Kanser tedavisi için ya da tedavisi sırasında gelişen yan etkileri azaltmak amacı ile bazı bitkiler ampirik olarak kullanılmaktadır (Zerdeçal, propolis, çörek otu yağı..). Ancak, etkinlikleri çoğunlukla sadece deneysel düzeyde gösterilmiştir. Bazı bitkiler belki ilaçların yan etkilerini azaltabilrse de ayni zamanda ilaçların etkisini de azaltabilir. KEMOTERAPİ, RADYOTERAPİ, CERRAHİ TEDAVİ VE İMMÜNOTERAPİ YERİNE FİTOTERAPİ KULLANILAMAZ. SOSYAL MEDYADA REKLAM YAPAN ŞARLATANLARA İNANMAYINIZ.
Deneysel bazı çalışmalarda bazı bitkilerin PD-1/PD-L1 I etkileyebileceğine dair bazı bulgular ortaya konmuştur.
- Siyah Ahududu (Rubus coreanus Miquel): Fare modellerinde tümör büyümesini azalttığına dair çalışmalar mevcuttur. İçeriğindeki ellagik asit (EA) bu etkiden sorumlu olabilecek ana bileşenlerden biridir.
- Kuersetin (Quercetin): Brokoli, soğan, biber ve elma gibi meyve ve sebzelerde bolca bulunan bir flavonoid olan kuersetin, anti-inflamatuar ve antioksidan özelliklere sahiptir. Bazı araştırmalar, kuersetinin PD-1/PD-L1 yoluyla ilişkili potansiyel etkilere sahip olabileceğini düşündürmektedir.
- Bu araştırmalar genellikle laboratuvar ortamında (in vitro) veya hayvan modellerinde (in vivo) yapılmıştır. İnsanlar üzerindeki etkileri, dozajları, güvenlilikleri ve etkinliği hakkında daha fazla ve kapsamlı klinik araştırmalara ihtiyaç vardır.
- Bitkisel ürünlerin, standart kanser tedavilerinin (kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi vb.) yerine kullanılması kesinlikle tavsiye edilmez. Bu tür ürünler, mevcut tedavileri destekleyici veya potansiyel yeni ilaç adayları olarak araştırılmaktadır.
- Herhangi bir bitkisel takviye veya alternatif tedavi düşünülüyorsa, mutlaka doktor veya uzman bir sağlık profesyoneli ile konuşulmalıdır. Özellikle kanser tedavisi gören hastalar için, bitkisel ürünler ilaçlarla etkileşime girebilir veya tedavinin etkinliğini olumsuz etkileyebilir.
ChatGPT tarafından önerilen Fitoterapi ve Kanser ile ilgili bazı referanslar
Fitoterapi çok geniş bir alan olduğu için, burada sadece klinik çalışmalarda en çok araştırılan ve umut vaat eden bileşiklerden bazılarına odaklanacağım.
- Kurkumin (Zerdeçal'dan):
- He, Z. Y., Shi, C. B., Wen, H., Li, F. L., Wang, Y. H., & Wang, J. (2015). Curcumin inhibits proliferation and induces apoptosis of human colorectal cancer cells by activating the Wnt/β-catenin signaling pathway. Oncology Reports, 33(3), 1373-1379. (Preklinik çalışma örneği)
- Epstein, J., Sanderson, I. R., & Macdonald, T. T. (2010). Curcumin as a therapeutic agent: the evidence from in vitro, animal and human studies. British Journal of Nutrition, 103(9), 1261-1273.
- Kurkuminin antikanser potansiyelini özetleyen geniş kapsamlı bir derleme makalesidir. Klinik çalışmaların sınırlılıklarını da vurgular.
- Gupta, S. C., Patchva, S., & Aggarwal, B. B. (2012). Therapeutic Roles of Curcumin: Lessons Learned from Clinical Trials. AAPS Journal, 14(4), 597-611.
- Kurkuminin çeşitli hastalıklardaki klinik denemelerinin sonuçlarını özetleyen bir derlemedir, kanserle ilgili denemeleri de içerir. Oral biyoyararlanım sorunlarına değinir.
- Yeşil Çay (Epigallokateşin Gallat - EGCG):
- Jian, L., Xie, L. P., Lee, A. H., & Binns, C. W. (2004). Tea consumption and cancer risk: a meta-analysis of case-control and cohort studies. International Journal of Cancer, 108(1), 1-7.
- Yeşil çay tüketimi ile kanser riski arasındaki ilişkiyi değerlendiren bir meta-analizdir. Genellikle gözlemsel çalışmalardan elde edilen kanıtları özetler.
- Yang, C. S., & Wang, X. (2011). Tea and cancer prevention: an overview of the present status. Journal of Cancer Research and Clinical Oncology, 137(12), 1775-1782.
- Yeşil çay bileşenlerinin kanser önleme ve potansiyel tedavideki rolüne genel bir bakış sunar.
- Jian, L., Xie, L. P., Lee, A. H., & Binns, C. W. (2004). Tea consumption and cancer risk: a meta-analysis of case-control and cohort studies. International Journal of Cancer, 108(1), 1-7.
- Tibbi Mantarlar (Reishi, Shiitake, Maitake):
- Sullivan, R., Smith, J. E., & Dean, N. R. (2006). Medicinal mushrooms and cancer therapy: translating a traditional practice into modern oncology. Clinical Oncology, 18(9), 606-613.
- Tıbbi mantarların kanser tedavisindeki potansiyelini, özellikle immünmodülatör etkilerini ve standart tedaviye ek olarak kullanımını tartışan bir derlemedir.
- Liu, Y., et al. (2015). A critical review of Chinese medicinal herbs in cancer therapy. Molecular Biology Reports, 42, 107-117.
- Geleneksel Çin Tıbbı'nda kullanılan bazı bitkilerin kanser tedavisindeki rolünü ve bunlarla ilgili modern araştırmaları inceleyen bir derlemedir.
- Sullivan, R., Smith, J. E., & Dean, N. R. (2006). Medicinal mushrooms and cancer therapy: translating a traditional practice into modern oncology. Clinical Oncology, 18(9), 606-613.
- National Cancer Institute (NCI) - Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp (CAM) Sayfası:
- Kaynak: https://www.cancer.gov/about-cancer/treatment/cam
- Neden önemli: NCI, farklı bitkisel ürünler ve CAM tedavileri hakkında bilimsel kanıta dayalı özetler ve yapılan araştırmaların güncel durumunu sunar. Özellikle "Herbs and Botanicals" (Bitkiler ve Botanikler) bölümü altındaki bilgiler,
Kanser tedavisinde C vitamini kullanımı da çok tartışılan konulardan birisidir. C vitamini, kanser tedavisinde ilk kez 1970’lerde Dr. Linus Pauling ve Dr. Ewan Cameron tarafından önerildi.Linus Pauling Nobel Kimya Ödülü (1954) ve Nobel Barış Ödülü (1962) sahibi ünlü Amerikalı kimyagerdir. Yaşamının son döneminde “C vitamini ve sağlıklı yaşam” savunucusu olmuştur ve 1994 yılında prostat kanserinden ölmüştür. Pauling C vitamininher derde deva olduğunu iddia eden ve eşi ile be araştırmacıraber her sabah kaşık kaşık C vitamini yien bir kişi idi (ben sağlığında ABD de bir televizyon programında C vitamini yiyişlerini izlemiştim). Pauling C vitamininin yalnız kanser için değil, grip içinde şiddetle tavsiye etmiş ve halen buna inanan müridleri mevcuttur. Diğer arağtırmacı Dr. Ewan Cameron, İskoç bir cerrah olup, Pauling’in işbirliği yaptığı kişidir.
1970’lerin başında Cameron ve Pauling, terminal kanser hastalarına yüksek doz intravenöz ve oral C vitamini uyguladılar ve 1976’da önemli bir çalışma yayımladılar ‘’"Supplemental ascorbate in the supportive treatment of cancer: Prolongation of survival times in terminal human cancer, Proceedings of the National Academy of Sciences USA (PNAS)’’.Bu çalışmada Cameron ve Pauling, yüksek doz C vitamini verilen ileri evre kanser hastalarının yaşam süresinin uzadığını iddia etti. Bu yayın çok büyük bir ilgi gördü ve birçok klinik araştırmaya yol açtı.1970’lerin sonunda bu sonuçlar doğrulanamadı.Moertel’in çalışmaları, oral yüksek doz C vitamininin kanser hastalarının yaşam süresine bir fayda sağlamadığını gösterdi. Pauling bu araştırmaya tıp doktorlarının kendisini kıskandığı için negative sonuç yayınladıklarını iddia etti.
Charles G. Moertel (1927–1994), Mayo Clinic’te kanser araştırmaları alanında önde gelen bir bilim insanıydı ve özellikle kanser tedavilerinin etkinliğini değerlendiren randomize kontrollü çalışmalar (randomized controlled trials, RCT) ile tanınmıştır. Moertel, özellikle ‘’laetrile’’ (amigdalin) ve ‘’C vitamini’’ gibi alternatif kanser tedavilerinin etkinliğini test eden çalışmalarıyla bilinir. Bu çalışmalar, bu tedavilerin kanser tedavisinde etkili olmadığını kanıtlayarak bilimsel topluluğa önemli bir katkı sağlamıştır. Aşağıda, Moertel’in Mayo Clinic’te yürüttüğü iki önemli randomize kontrollü çalışmanın detayları ve referansları verilmiştir.
Laetrile (Amigdalin, kayısı çekirdeği) Çalışması: Çalışma, ileri evre kanserli hastalarda laetrile tedavisini plasebo ile karşılaştıran bir çift kör, randomize kontrollü çalışma olarak tasarlandı. Hastalar, laetrile veya plasebo alan gruplara rastgele atandı. Çalışma, laetrilenin tümör büyümesi, sağkalım veya semptom kontrolü üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Çalışma, laetrilenin kanser tedavisinde etkili olmadığını gösterdi. Laetrile alan hastalarda, plasebo grubuna kıyasla tümör büyümesinde veya sağkalımda anlamlı bir iyileşme gözlenmedi. Ayrıca, laetrile kullanımının siyanür toksisitesi gibi potansiyel yan etkileri de vurgulandı. Bu çalışma, laetrilenin kanser tedavisinde bilimsel bir temeli olmadığını kanıtlayarak, hastaları yanıltıcı alternatif tedavilerden korumak için önemli bir adım oldu. Moertel’in bu çalışması, FDA’nın laetrile kullanımını yasaklama kararında etkili oldu.( Moertel, C. G., Fleming, T. R., Rubin, J., Kvols, L. K., Sarna, G., Koch, R., ... & O’Connell, M. J. (1982). A clinical trial of amygdalin (Laetrile) in the treatment of human cancer. *New England Journal of Medicine*, 306(4), 201-206. doi:10.1056/NEJM198201283060403)
C Vitamini Çalışması: C vitamini, Linus Pauling’in iddialarıyla 1970’lerde kanser tedavisinde popüler bir alternatif tedavi olarak önerilmişti. Moertel, yüksek doz C vitamininin kanser hastalarının sağkalımı veya yaşam kalitesi üzerindeki etkisini test etti.Bu çalışma, ileri evre kolorektal kanserli hastalarda yüksek doz C vitamini (günde 10 gram) ile plaseboyu karşılaştıran bir çift kör, randomize kontrollü çalışma olarak tasarlandı. Hastalar, C vitamini veya plasebo alan gruplara rastgele atandı. Birincil sonlanım noktaları, sağkalım süresi ve semptom kontrolüydü. Çalışma, yüksek doz C vitamininin kanserli hastalarda sağkalımı artırmadığını veya semptomları iyileştirmediğini gösterdi. C vitamini alan grup ile plasebo grubu arasında sağkalım süresi veya yaşam kalitesi açısından anlamlı bir fark bulunmadı (Moertel, C. G., Fleming, T. R., Creagan, E. T., Rubin, J., O’Connell, M. J., & Ames, M. M. (1985). High-dose vitamin C versus placebo in the treatment of patients with advanced cancer who have had no prior chemotherapy: A randomized double-blind comparison. *New England Journal of Medicine*, 312(3), 137-141. doi:10.1056/NEJM1985011731203019
Son 20 yılda kanser tedavisinde C vitamini kullanımı, özellikle yüksek doz intravenöz (IV) C vitamini üzerine yapılan çalışmalar, tartışmalı bir geçmişe rağmen yenilenen bir ilgiyle araştırılmıştır. 2000’lerde Mark Levine ve ekibinin intravenöz C vitamini uygulamasının çok daha yüksek plazma konsantrasyonlarına ulaştığını göstermesiyle yeni bir araştırma dalgası başlamıştır. Gram dozlarda kullanılmaktadırSon çalışmalarda C vitamini iv (damar yolu ile) kilo başına 1-75 gram kullanılmaktadır (https://ar.iiarjournals.org/content/29/3/809). Bu konuda çeşitli FazI ve Faz II çalışma yapılmışsa da henüz .arar verdirecek Faz III .çalışması yoktur. Yapılan çalışmalarda da C vitamini çoğunlukla radyoterapi ve kemoterapiye adjuvant olarak kullanılmıştır. Henüz tek başına C vitamini kullanılarak pozitif cevap alınmış kanser çalışması yoktur. FDA ve ESMO gibi kurumlar henüz bu tedaviye onay vermemektedir.
SONUÇ OLARAK: Özellikle sosyal medyada dolaşan reklam ve bazı sahtekarlar tarafından uydurulan haberlere inanmayınız. Bu saçmalıklardan bazıları:
* Unutmayın : “Kanser” denen bir hastalık yoktur. Kanser, sadece B17 vitamini eksikliğinden başka bir şey değildir.(B17 DİYE BİR VİTAMİN YOK!)
* Ağır yan etkileri olan kemoterapi, ilaç tedavisi ve ameliyatı kabul etmeyin!*
* Eski zamanlarda denizcilerin iskorbüt hastalığından müzdarip olduklarını hatırlayın, bir çok kişi bu hastalıktan ölüyordu! Bazı kişiler de bundan sürekli kazanç elde ediyordu.*
* Daha sonra ise iskorbütün sadece C vitamini eksikliğinden kaynaklandığını ortaya çıktı. Yani bu bir hastalık değildi!*
* Kanser de aynı şey. Sömürgeciler ve insanlığın düşmanları tam bir kanser endüstrisi inşa ettiler ve çok büyük paralar kazanıyorlar.*
* Onkoloji endüstrisi II. Dünya Savaşından sonra büyümeye başladı. Kanserle mücadele etmek için her hangi bir prosedüre, tedavi kürlerine ve masraflara gerek yok! Bunların hepsi, sömürgecilerin ceplerini doldurmak içindir, çünkü kanser tedavisi uzun zaman önce bulunmuştur.*
* Kanserin önlenmesi ve tedavisi hakkında bilmemiz gerekenler:*
* Kanser sadece B17 vitaminin eksikliği olduğundan, her gün 15-20 kayısı çekirdeği tüketmemiz yeterli olur.*
* Buğday filizi (tomurcukları) yiyin.*
* Buğday filizi müthiş bir kanser ilacıdır. Bu, tüm kanser önleyici maddelerin en güçlüsü olan sıvı oksijenin ve laetril’in en iyi kaynağıdır. Bu madde, B 17 vitaminin (amigdalin’in) özüdür ve elma çekirdeklerinde bulunur.*
* Bulaşık deterjanın ve sıvı sabunun parçacıklarının vücuda girmesi, kanserin başlamasının ana nedenidir.*
* Artık asla kansere yakalanmayacaksınız!*
* Dondurulmuş limonlar - kansere çaredir *
* Yıkanmış limonu buzdolabınızın dondurucusuna koyun. Limon dondurulduktan sonra rendeyi alın, tüm limonu rendeleyin (kabuğunu soymadan) ve yemeklerin üzerine serpin.*
* Limon (Citrus), kanser hücrelerini öldüren harika bir üründür. Ayrıca kemoterapiden 10.000 kat daha güçlüdür.*
Not: Bu yazıda AI desteği alınmıştır