Prof. Dr. F. Cankat Tulunay
Türkiye Akılcı İlaç Kullanım Platformu Başkanı, EACPT Onursal Başkanı
British Medical Journal de yayınlanan bir makale bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı (Pharmaceutical research and development: what do we get for all that money?, DW Light ve JR Lexchin, BMJ, 345: 4348, 2012). Light ve Lexchin 2000 lerin başından beri ilaç firmaları tarafından ‘innovation crisis, keşif krizi’ olduğu iddiasının doğru olmadığını, aksine ilaç firmalarının yeni molekül yerine, piyasadaki ilaçlardan çok az farklı, çok fazla sayıda yeni ilaç geliştirdiklerini ve esas kirizin bu olduğunu ileri sürdüler. Wall Street Journal 2002 de birinci sayfadan yayınladığı haberde 400 milyar dolarlık ilaç pazarının yeni ilaç bulamadığı için ciddi problem yaşadığını yayınladı. Bu haberden dört sene sonra Amerikan Hükümeti ‘Accouning Ofice’ yaptığı araştırmada ise (http://www.gao.gov/highlights/d0749high.pdf) 1993-2004 arası ilaç firmalarının araştırma bütçelerinin 16 milyar dolardan 40 milyar dolara %147 lik bir artış gösterdiği, buna mukabil FDA’e yapılan yeni ilaç başvurularının %38 gibi düşük bir artış gösterdiğini, yani ilaç firmalarının yeni ilaç bulamadıklarını ortaya koydu. Büyük firmalar araştırmaya para harcama yerine küçük firmaların ilaçlarını alma veya benzer molekül yapma yolunu seçtiklerini ortaya konuldu.
İlaç litertüründe ‘innovation-keşif’ denildiğinde mevcut ilaçlara üstünlüğü olan ilaç akla gelir. FDA tarafından 1978-1989 yılları arasında onaylanan 218 yeni molekülün yanlız 34 (%15.6) tanesi önemli bir terapötik kazanç sağlamış diğerleri çok küçük klinik terapötik farklılık yaratmıştır. Yapılan başka bir değerlendirmede ise (Barral PE. 20 years of pharmaceutical research results throughout the world: 1975-94. Rhone-Poulenc Rorer Foundation, 1996) 1975-1994 yılları arasında tüm dünyada pazarlanan ilaçların ancak %11 i terapötik ve farmakolojik olarak innovatif ilaç, diğerlerinin ise mevcut ilaçlara, aşırı fiyatları dışında, hiçbir üstünlüğü yok (Angell M. The truth about the drug companies: how they deceive us and what to do about it. Random House, 2004. ;Hunt MI. Prescription drugs and intellectual property protection. National Institute for Health Care Management, 2000.;Morgan SG, Bassett KL, Wright JM, Evans R, Barer M, Caetano P, et al. “Breakthrough” drugs and growth in expenditure on prescription drugs in Canada. BMJ2005;331:815-6.; Motola D, DePonti F, Poluzzi E, Martini N, Rossi P, Silvani MC, et al. An update on the first decade of the European centralized procedure: how many innovative drugs? Br J Clin Pharmacol2006;62:610-6.; Prescrire Editorial Staff. A look back at 2009: one step forward, two steps back. Prescrire Int2010;19:89-94.;Van Luijn J, Gribnau F, Leufkens HGM. Superior efficacy of new medicines? Eur J Clin Pharmacol2010;66:445-8.). FDA ilaç devlerinin güdümüyle çok yanlış bir politikaya imza attı ve 2000-2010 yılları arasında yeni ilaçların %44 üne ‘priority-öncelik’ verdi (US Food and Drug Administration. Drug and biologic approval reports. 2012.). Bu ilaçların büyük çoğunluğunun mevcut ilaçlara hiç bir üstünlüğü olamadığ gibi, aksine bazıları ciddi yan etkilere sahipti ve bir kısmı daha sonra yasaklandı. Hakiki ‘INNOVATION CRISIS-KEŞİF KRİZİ’ bu olaydır. Son 10-15 senede keşfedildiği iddia edilen ilaçların büyük kısmı mevcut ilaçlardan çok az farklı terapötik kazanç sağlayan, çoğu ise mevcut ilaçlardan daha zararlı keşiflerdir. Örnek olarak statinler, oral antidiyabetikler, antidepressanlar, antipsikotikler, antihipertansifler vs sayılabilir. Bunların yanında aylık 40.000 dolara pankreas kanseri yaşam süresini ancak 15 gün uzatan ilaçlarda var. Bütün bunlar ilaç firmalarının kasalarını doldururken, sosyal sigorta kurumlarının kasalarını boşaltmakta, hastaları süründürmektedir. Bu uydurma ilaçları satabilmek için Türkiyede dahil, tüm dünyada akılalmaz derecede aşağılık satış teknikleri, rüşvet ve sahtekarlıklar yapılmakta. Bunları bulabileceğiniz bazı ciddi adresler: (http://www.healthyskepticism.org/global/,http://npalliance.org/press/press-releases/extensive-use-of-ghostwriters-guest-authors-in-studies-involving-rofecoxib/, www.prescriptionproject.org, http://www.pharmedout.org/industry.htm,http://english.prescrire.org/en/, http://www.klinikfarmakoloji.com ). Merak ederseniz http://www.pharmedout.org/industry.htm sayfasında ABD de hangi firmaların ne bahanelerle ve ne kılıflarla kimlere ne kadar para verdiğini görebilirsiniz…
Bütün bunları ortaya çıkartanlar ise dünyanın her yerinde ilaç firmalarının saldırıları ve tehditleri altında.. İşte iki örnek..İspanyada Vioxx’a karşı savaş açan Profesör Laporte (http://www.theheart.org/article/226301/print.do) veya Nobel ilaç tarafından tarafımıza açılan 100.000 Tl lik tazminat davası (http://www.klinikfarmakoloji.com/index.php?q=node/327 ) gibi sindirme yöntemleri devam etmekte. Dürüst bilim adamları ise bunlara papuç bırakmamakta, adaletin şamarı bu davaları açanların suratına patlamakta… İşin diğer yönü ise piyasaya çıkarttıkları etkisiz ve hatta bazı zararlı ilaçları satmak için oynanan aşağılık oyunlar… Son günlerde gazetelerde sayfa sayfa yayınlanan ve yan sütunlarda görebileceğiniz 12 ilaç firmasının verdiği rüşvetler.. Zannedersiniz ki birşeyler olacak!!! Bundan beş sene önce de daha detaylı dosyalar Farmamedya da rahmetli Levet Kamacık tarafından açıklanmıştı. O dosyalar halen elimizde.. kim ne ceza gördüğü. Türkiyede herşeyde olduğu gibi bunda da yapanın yanına kar kalmakta..
Son senelerde ilaç firmalarının sahtekarlıklarını örtmek için kullandıkları en bilimsel (!) yöntem ‘Kanıta dayalı farmakoterapi’, ‘A sınıfı kanıt’ gibi ne olduğu tam bilinmeyen kavramları yarı cahil veya mektepli cahiller ve piyonları ile kamu oyuna sunmak (not: kanıta dayalı tıp ile kanıta dayalı farmakoterapi çok farklı kavramlar). İlaç firmaları ve onların bazı kıraldan fazla kıralcı uşakları, firmalarının hayalet yazarlara yazdırdıkları makaleleri, sahte makaleleri, sonuçları ile oynanmış yayınları, sonuçları değiştirilmiş yayınları üç kuruş çıkarları için ‘A sınıf’ kanıt olarak müdafaa etmekten çekinmemekte. İşin en acı tarafı ise bu ilaçları değerlendiren ve bunlara ruhsat veren yozlaşmış sözde bilim adamları… Bu dediklerimizle ilgili tüm bilgiler ve ‘A sınıfı’ kanıtlar (!) ‘Acı İlaç’ bölümünde bulunabilir.
Keşiflerimize tekrar dönersek, sahte araştırmalarla piyasaya sürülen bir çok ilaç faydadan çok zarar getirmekte, bazen ciddi epidemik yan etkilerle ve sağlık harcamalarını artırmakta (Light DW, ed. The risks of prescription drugs. Columbia University Press, 2010). İlaç firmalarının diğer bir argumanı ise ilaç araştırmalarının çok yüksek olması ve milyar doları geçmesi. Bu kamuoyunu kandırmak için iyi bir söylem. İlaç firmaları temel araştırmalara hemen hemen hiç para harcamamakta, akademisyenlerin genellikle üniversitelerde yaptıkları ve parası devletten çıkan keşiflerin üzerine yatmaktadırlar. ‘United States National Science Foundation’ın’ raporuna göre (Light DW. Basic research funds to discover important new drugs: who contributes how much. In: Burke MA, ed. Monitoring the financial flows for health research 2005: behind the global numbers. Global Forum for Health Research, 2006:27-43) ilaç firmaları gelirlerinin ancak %1.3’ünü temel araştırmalara harcamakta, temel araştırmalara harcanan paraların beşte dörtten fazlası kamu fonlarından gelmekte. Buna mukabil ilaç sanayii bütçelerinin %25-30 unu pazarlama faaliyetlerine harcamakta. Sanayinin iddia ettiği yeni bir molekül için 1.3 milyar dolar harcandığı yalanı ilaç endüstrisi tarafından desteklenen Tufts Center’dan gelmekte (DiMasi JA, Hansen RW, Grabowski HG. The price of innovation: new estimates of drug development costs. J Health Econ2003;22:151-85) ve bu iddia bilim adamları tarafından çok ciddi bir şekilde eleştirilmekte. DiMasi ve arkadaşları bu hesapları en fazla paraya mal olan 5 molekülü esas alarak ve istatistik oyunları ile yapmışlardır. Hakiki ortalama rakam ise 300-400 milyon dolar civarındadır. Benzer moleküllerin (me too drug) keşfi ise 150-300 milyon civarındadır.
Yeni keşfedilen ve FDA den onay alan her 10 ilaçtan ancak 1 tanesi hastalar için ciddi fayda sağlamakta. Diğerlerinin etkili olduğunu göstermek için ciddi klinik sonuçlar yerine ‘surrogate endpoint’ler, ne işe yaradığı kesin bilinmeyen laboratuvar testleri ve etik dışı yöntemlerle ruhsat alınmakta, daha sonra bunların bir kısmının mevcut ilaçlardan daha az etkili veya daha fazla yan etkili olduğu ortaya çıkmakta ve çoğu binlerce kişiye zarar verdikten sonra yasaklanmakta. Örnek olarak son senelerde yasaklanan rofecoxib (VİOXX), rosiglitazone (AVANDİA) gatifloxacin (TEQUİN) ve drotrecogin alfa (XIGRIS) i sayabiliriz.
Applbaum’a göre (Applbaum K. Is marketing the enemy of pharmaceutical innovation? Hastings Center Report2009;39:13-7) bu gün için pazarlama faaliyetleri ve harcamaları ‘hakiki ilaç keşfinin’ en büyük düşmanıdır. Özellikle etik dışı ilaç pazarlamaları dolayısı ile firmaların verdikleri milyarlarca dolar ceza bile onlarca yeni molekülün keşfini sağlayabilir. Yanlız GSK nın bu sene aldığı 3.2 milyar dolarlık ceza ile 10 yeni ilaç keşfedilebilirdi. Diğer taraftan pazarlama ürünü etkisiz yeni ürünler sağlık harcamalarını anormal ölçüde artırmakta. Kanadada yapılan bir araştırmada yeni ilaçlara (yeni hipertansiyon, GİK, kolesterol ilaçları gibi) harcanan paranın ilaç giderlerini %80 artırmasına rağmen hastalara çok az fayda sağladığı gösterilmiştir.
Balık baştan kokar derler, ilaç sorununda da kokma FDA, EMEA gibi organizasyonlardan başladı. Türkiye gibi kendi verileri ile değil başkalarının aklıyla hareket eden ülkelerde sorunlar çok daha büyük oldu. Türkiyede ruhsat alamayan acaba kaç müracaat oldu? Bir çok ülke verilen ruhsatları ve reddedilen ruhsatları açıklarken biz yanlız verilen ruhsatları öğrenebiliyoruz. Piyasaya baktığımızda Türkiyede yok yok… hiçbir ülkede geri ödemesi olmayan ilaçlar bile bol keseden, bizlerin sırtından ödeniyor.. dünyada olmayan mal fazlası rezaleti ile hastalar soyuluyor, perakende fiyatı 99 TL olan ilaç eczanelere 9 TL ye satılabiliyor ve yine dünyada benzeri olmayan ‘mal fazlası borsası’, ‘spot ilaç depoları’ türüyor. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu gittikçe otoritesini yitiriyor.. TV, radyo ve internette TİTCK yasaklamalarına rağmen şarlatan reklamlar devam ediyor ve halk kandırılıyor… EMEA tarafından onaylanan yeni ilaç müracatlarındaki klinik araştırmaların %74’ü etkenlik ve emniyet sonuçları firma tarafından saklanmakta. Bunların %29’u piyasaya çıktıktan sonra 10 yıl içinde uyarı almakta. Yani yüzlerce ilaç ciddi olarak incelenmeden russet alabilmekte ve milyonlarca hasta ölüme kadar varan yan etkileremaruz kalmakta, piyasadaki benzer ilaçlara herhangi bir terapötik üstünlük sağlamamaktadır (Abraham J. Partial progress: governing the pharmaceutical industry and the NHS, 1948-2008. J Health Politics Policy Law2009;34:931-77; Regnstrom J, Koenig F, Aronsson B, Reimer T, Svendsen K, Tsigkos S, et al. Factors associated with success of market authorisation applications for pharmaceutical drugs submitted to the European Medicines Agency. Eur J Clin Pharmacol2010;66:39-48; Giezen TJ, Mantel-Teeuwisse AK, Straus SMJM, Schellekens H, Leufkens HGM, Egberts ACG. Safety-related regulatory actions for biologicals approved in the United States and the European Union. JAMA2008;300:1887-96)…
Gelecek yazıda devam edeceğiz…….
Notlar:
1. Yan sayfalarda görülen ilaç soygunları için SGK ve SB yetkilileri dut yemiş bülbül gibi gıklarını çıkartmamakta, işi adliyeye havale etmekte. Benzer yolsuzluğu ABD de yapan firmalar devlete milyarlarca dolar tazminat ödemekte…
2. Defalarca yazmamıza rağmen SB ve SGK yetkilileri ALKA-ZELTSER olayını duymamazlıktan geliyor ve halen geri ödemesine devam ediyor. Bundan kimler ne menfaat sağlıyor acaba???