İLAÇ SANAYİİ NEREYE KOŞUYOR????

klinik farmakoloji dosyası
Acı İlaç


Yandaki sütunlarda da göreceğiniz gibi  son aylarda ilaç firmaları ile ilgili problemlerde inanılmaz bir artış var. Olaylar yanlız hastaları değil bilim adamlarını da korkutmakta. Bu yazımızda bu haberlerden bazılarını irdeleyeceğiz.

ARB’LER KANSER YAPIYOR MU?

Son günlerin popülar haberi en yaygın kullanılan hipertensiyon ilaçları,“ARB, Anjiyotensin Reseptör Bloker”lerin kansere sebep olmasının açıklanması oldu. Bu haber Türkiye hariç (!) tüm dünyada büyük ses getirdi ve son olarak EMEA ARB-kanser ilişkisini incelemeye alırken, bilim dünyasıda ikiye bölündü. Bazıları bu yayına büyük reaksiyon gösterirken, bazıları da bunun doğru olduğunu ve bilgilerin saklandığını ileri sürdü. Olay Cleveland Üniversitesinden Dr. İlke Sipahi ve arkadaşlarının geçen hafta Lancet Oncology de yayınladıkları meta analizle başladı (The Lancet Oncology, 14 June 2010, Angiotensin-receptor blockade and risk of cancer: meta-analysis of randomised controlled trials, Dr Ilke Sipahi MD , Sara M Debanne PhD, Douglas Y Rowland PhD,Daniel I Simon MD, James C Fang MD). Bu analizde ARB lerin kanser riskini %8-11 artırdığı ve bu bilgilerin çoğunun telmisartan (Micardis, Boehringer Ingelheim) datalarından elde edildiği açıklandı. Yine bu çalışmaya göre akciğer kanserindeki artış %25 leri bulmakta, meme ve prostat kanserlerinde fark bulunmamakta. Dr. İlker Sipahi “top şimdi FDA de, onlar bu işi araştırmalı, bizim sonuçlarımız çok sağlam” diyerek, dünyada 10 milyon kişinin ARB kullanmakta olduğunu ve bunun için 25 milyar dolar harcandığını ve bunlardan 100.000 kişide kanser riski oluşabileceğini ileri sürmekte.

Dr. Hermann Haller (Hannover, Almanya) ise Lancet’in bu makaleyi yayınlamaması gerekitiğini, çünki temel soruların cevabı olmadığını, Oslo Üniversitesinden Dr. Sverre Kjeldsen makalenin çok kötü olduğunu, bunun ARB karşıtı ilaç firmaları tarafından yazdırıldığını (!) ileri sürmekte (kendisi ARB üreten bir firmanın araştırmalarını yapmakta!!!). Buna mukabil Umea Üniversitesinden (İsveç) Dr. Lars Lindholm “araştırma sonuçlarının artık kamu malı olduğunu ve bu makalenin dört kişi tarafından çok ciddi bir şekilde incelendikten sonra yayınlandığını ve sonuçların ciddiye alımasını” söylemekte.

Dr. Kjeldsen, kendisinin VALUE (valsartan, Diovan Novartis) çalışmasının koordinatörü olduğunu ve  kendi çalışmalarında kanser riskinde artış gözlemediklerini ve yazarların bu konuda kendileri ile görüşmediğini ve çalışmalarını meta analize dahil etmediklerini belirtmiş (Kjelsen ve arkadaşlarının cevabı Lancet Oncology nin gelecek sayısında yayınlanacak). Dr. Sipahi ise kendilerinin VALUE çalışması yazarlarından Dr. Stevo Julius ile temasa geçtiklerini eMaillerle ispatlayarak, Dr. Julius’un VALUE çalışmasında kanserin monitorize edilmediğini söylediği için bunu meta analize dahil etmediklerini, çalışmaya özellikle kanserin end-point olduğunu  yayınları aldıklarını açıklaması üzerine, Dr Stevo Julius, kendisinde VALUE çalışmasının kanser ile ilgili datalarının bulunmadığını, tüm bilgilerin NOVARTIS te saklandığını belirtmiştir.

Bu konudaki diğer bir tartışma ise artmış kanser riskinin önemli olup olmadığı konusu. Akciğer kanseri uzmanlarından Dr. Michael D Peake, ARB lerle ilgili akciğer kanser riskindeki %25 lik artışın sigara içenlerdeki %200-300 lük artışla kıyaslandığında nisbeten küçük görünmesine rağmen milyonlarca hastanın senelerce bu ilaçları kullanması düşünüldüğünde sonuçların çok önemli olduğunu kanaatinde.

Cleveland Clinic kardiyoloji profesörü Nissen ise  Lancet Oncology’ye yazdığı editorialda “konunun çok ciddi olduğunu, ARB lerin aşırı promosyon nedeni ile gereğinden fazla reçete edildiğini, ARB lerin ACE inhibitörlerine intoleransı olan hastalada tercih edilmesini, doktorların bu konuda daha dikkatli olmalarını ve hastalarını yakından takip etmelerini” önermekte (Nissen SE. Angiotensin-receptor blockers and cancer: Urgent regulatory review needed. Lancet Oncol14 Haziran, 2010).

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız görüşlerden de anlaşılacağı gibi ARB konusunda herkesin kafasında bazı sorular oluştu. Özellikle klinisyenler hastaları yönünden şaşırmış durumda ve hastaların reaksiyonlarından çekinmekte. Diğer taraftan sonuçlar doğru çıkarsa ilaç firmalarını milyarlarca dolarlık tazminat davaları beklemekte. Konuya açıklık getirmek için EMEA ARB ler için acil toplantı düzenledi. Diğer taraftan FDA de konuyu araştırmakta.  En çok merak edilen konulardan biriside ilaç firmalarının yine bilgileri saklayıp saklamadıkları!

PFIZER İLACININ HASTALARI İYİLEŞTİRMEDİĞİNİ, AKSİNE ÖLDÜRDÜĞÜNÜ 10 SENE SONRA ÖĞRENDİ!!!..

Pfizer, 2000 yılından beri pazarladığı ve hastaların hayatını uzatacağını iddia ettiği, akut lösemi ilacının,(Mylotarg (gemtuzumab ozogamicin)), lösemilileri iyiştirmediği, aksine daha çabuk öldürdüğünü ve hastalara hiçbir faydası olmadığını belirterek ilacı piyasadan çektiğini açıkladı. ABD de her sene 13.000 yeni akut miyeloid lösemi vakası görülmekte olup bunların 2.500 ü (%20) Mylotarg kullanmakta. Mylotarg’ın ABD prospektüsühttp://www.wyeth.com/content/showlabeling.asp?id=119 adresinde görülebilir. Bu da FDA’in  ne kadar acınacak durumda olduğunu çok açık göstermekte ve neden ABD başkanı Obama ve ABD parlementosunun FDA’i sert bir şekilde eleştirdiklerinin ve yeni şeffaflık projelerini yürürlüğe koyduklarını, FDA hakkında açılan soruşturmaları açıklamakta.

Mylotarg Türkiyede de kullanılmış , bazıları ciddi yan etkiler ve ölüm tesbit ederken (Use of gemtuzumab ozogamicin in the treatment of pediatric relapsed/refractory Acute Myeloid Leukemia, Elif Ünal, Indra Sahdev, Turk J Hematol 2008; 25:36-41)  bazı araştırmacılar ilacı çok başarılı (!) bulmuşlardır (Successful treatment with gemtuzumab ozogamicin monotherapy in a pediatric patient with resistant relapse of acute myeloid leukemia Şule Ünal, Meltem Çakır, Barış Kuşkonmaz, Mualla Çetin, A. Murat Tuncer, The Turkish Journal of Pediatrics 2009; 51: 69-The Turkish Journal of Pediatrics 2009; 51: 69-71).

ASTRA ZENECA VE NOVARTIS TAZMİNAT ÖDEMEYİ KABUL ETTİ.

Astra Zeneca ve Novartis uygunsuz olarak ilaç pazarladıkları için Delaware (ABD) eyaletine tazminat ödemeyi kabul ettiler. Astra Zeneca yanlış bir iş yapmadıklarını ileri sürmesine rağmen, antipsikotikleri SEROQUEL ile ilgili olarak, 2002-2006 yıllarında kanunsuz olarak (illegally) pazarladıkları ve doktorlara ilacı kullandırmaları için para verdiği için, 520 milyon dolar tazminatı ödemeyi kabul etti. NOVARTIS ise kistik fibrozis ilacı TOBI yi uygunsuz pazarladığı için 79 milyon dolar ödemeyi kabul etti. Analistler bunun aybergin ucu olduğunu, diğer eyaletlerin de benzer davala açacağı ve firmaların oldukça yüklü tazminatlar  ödeyeceğini ileri sürmekte.

FDA, PFİZER’İN TENEZUMAB (NGF (NERVE GROWTH FACTOR) ANTAGONİSTİ) KLİNİK ÇALIŞMALARINI DURDURDU. GEDEON ÇALIŞMASI İSE FİRMA TARAFINDAN BAŞLAMADAN BİTİRİLDİ!

Pfizerin büyük ümitler bağladığı ve her türlü ağrı tedavisinde (!!!) kullanılmasını düşündüğü monoklonal NGF antagonisti Tenezumab’ın eklemlerde dejenerasyona sebep olarak hastaları daha kötüleştirmesi ve hastalaraın birkısmının proteze ihtiyaç duyması üzerine FDA klinik araştırmaların durdurulmasını istedi.

Daha önce yapılan çalışmalarda 50 mikrogam/kg dozlarda diz osteoartrirnde 16 haftalık tedavide ağrıda % 50 den faza azalma olduğu, 32 hafta tedavide ağrıda daha fazla olduğu, tanezumab’ın ÇOK EMNİYETLİ olduğu ve HİÇBİR CİDDİ YAN ETKİSİ OLMADIĞI, HİÇ ÖLÜM GÖRÜLMEDİĞİ iddia edilmişti. Diz osteoartriti dışında tanezumab sistik fibrozis, kronik bel ağrısı, endometriyozis, prostatit ve kemik metaztazı, diyabetik nöropatik ağrı gibi ağrılarında da denenerek her derde deva ilaç olarak lanse edilmeye çalışılmaktaydı.  Pfizer’in artrit klinik geliştirme programı başkanı ise bütün olanlara rağmen “ilacın çok iyi tolere edildiğini ve diğer ilaçlardan üstün olduğunu”  ileri sürmekte.

Diğer taraftan Pfizer’in yeni antipsikotik ilacı GEDEON’un çocuklardaki klinik çalışması başlamadan firma tarafından durduruldu. Gedeon başlangıçtan beri problemli bir ilaç. FDA 1998 yılında Gedeon’a ruhsat vermediyse de 2000 yılında zorla ruhsat alabildi.  İddialara göre, Pfizer, bir kısım üç kağıtçı-namussuz (dodgy) bilim adamına hazırlattığı dosya ile ruhsata başvurdu. Bunlarda iki tanesi halen hapiste ve üçüncüsü hakkında bilimsel sahtekarlıktan müeyyide uygulandı (bu konudaki mahkeme dosya yazımızın ekinde bulunabilir). İlaç piyasaya çıktıktan sonra ise Pfizer’in bazı akademisyenlere para vererek Gedeonun endikasyon dışı kullanımını sağladığı iddia edilmekte. Bu “dodgy” bilim adamlarından psikiyatrist Dr. Neil S Kaye (Jefferson Medical College) Pfizerden günlük 4.000 dolar konuşma ücreti ve özel helikopter masraflarını alarak doktorlara Gedeonun endikasyon dışı kullanımını pazarlamıştır. Bu konudaki mahkeme dosyasıda yazımızın Westlock ekinde bulunabilir…

TOPAMAX OLAYI

Jonhson and Johnson’ın yan kuruluşu olan Ortho-McNeil firması Boston da Topamax’ı psikiyatrist ve diğer doktorlara rüşvet vererek endikasyon dışı kullandırdığı için 6.14 milyon dolar  ödemeye mahkum oldu. Epilepsi ilacı olarak ruhsat alan Topamax, alkolizmin tedavisinden migrene kadar birbirinden farklı birçok hastalığın tedavisi için önerilmekte. Firma doktorlara Topamax’ı endikasyon dışı kullanmaları için 3000 dolar artı masrafları ödemekte suçlanmakta.

ROSİGLİTAZON (AVANDİA) OLAYI

Daha önceki yazılarımızda (http://klinikfarmakoloji.com/?q=node/681http://klinikfarmakoloji.com/?q=node/672)  rosiglitazon hakkındaki gelişmelerden detaylı bir şekilde bahsetmiştik. Temmuz ayında FDA tarafından yeniden görüşülecek ilaç hakkında yayınlanan son iki makale olayın boyutlarını değiştirdi. Dr. Grahamın rosiglitazonun kardiyovasküler risklerini açıklayan büyük çalışmasının yayınlanmaması için manüskriptin ve Dr. Grahamın FDA başkanına yazdığı mektubun çalınarak internet ortamına verilmesi ortalığı karıştırmıştı. Bütün sabotajlara rağmen JAMA Graham’ın makalesini yayınladı (Graham DJ, Ouellet-Hellstrom R, MaCurdy TE, et al. Risk of acute myocardial infarction, stroke, heart failure, and death in elderly Medicare patients treated with rosiglitazone or pioglitazone. JAMA 2010; DOI:10.1001/jama.jama.2010.920.). JAMA sözcüsü, Graham’ın makalesinin çok ciddi bir şekilde incelendiğini, sonuçların çok önemli olduğunu ve makalenin Graham’ın bilgisi dışında basına sızdırldığının anlaşıldığını açıklarken, FDA söszüsü de bunu kimin basına sızdırdığının araştırıldığını belirtmiştir.

Rosiglitazon’un kalp krizine yol açtığını ciddi bir şekilde gösteren Nissen ve arkadaşları da yaptıkları meta analizi up-date ederek  Arch. Int Med. de yayınladılar (Nissen SE, Wolski K. Rosiglitazone revisited: an updated meta-analysis of risk for myocardial infarction and cardiovascular mortality. Arch Intern Med 2010; DOI:10.1001/archinte.2010). On dört çalışma daha ilave edilerek toplam 44 klinik araştırmanın değerlendiği yeni çalışmada rosiglitazon un (AVANDIA) %28-39 (RECORD çalışması dahil %28-dahil değil %39) kalp krizi riskini artırdığını ve rosiglitazon kullanan her 37-52 hastada hasar ortaya çıktığın gösterilmekte. (Bu konu ile ilgili makaleler yazımızın ekinde bulınmakta)

Bu örnekleri çok daha uzatabiliriz. Bu gün “big pharma” endikasyon dışı satışlarla karlılığını devam ettirmekte. Özellikle son yıllarda yeni molekül keşfedilememesi keşfedilen moleküllerin mümkün olduğu kadar yaygın (gerekli-gereksiz) kullandırılmasına sebep olmaktadır. ABD de bu konuda verilen milyon ve milyarlarca dolarlık cezalar çok büyük görülse de devede kulak misali kalmakta. Örneğin, NEURONTIN’in 1999-2004 off-label (endikasyon dışı) satışları 10 milyar dolardan fazladır. Buna mukabil bunun için verilen cezalar üç-beş yüz milyon dolar tutmaktadır.  Firmalar endikasyon dışı kullanımlar için klinik araştırma yapmak yerine ceza ödemeyi daha karlı bulmaktadır. PharmedOut programı eğitmenlerinden Fugh-Berman  firmalar kendileri off-label için promosyon yapamadıklarından, bu iş için akademisyenleri kiralamaktadır diyerek doktorları uyarmakta….  Türkiyede ise İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğünce “off-label, endikasyon dışı”  kullanıma müsaade edilmekte (http://www.iegm.gov.tr/Default.aspx?sayfa=recete_basvuru&lang=tr-TR)  ve SGK tarafından da bunlar ödenmekte!!!!

MODERN TIP ARTIK SAĞLIK DEĞİL, KAR PLATFORMUDUR…

Tıp gittikçe ilaç firmalarının hakimiyetine girmekte, bilimsel dernek ve vakıflar ilaç firmaları tarafından idare edilmekte, bu da yetmez ise ilaç firmaları naylon dernek ve vakıflar kurarak doktorları ve kamuoyunu manipüle etmektedirler. Son senelerde bu sistem Türkiyede de tam hız devam etmektedir. Sağlık Bakanlığının ilgisizliği veya göz yumması sebebiyle, yasak olmasına rağmen, bir çok ilacın (çoğu bitkisel) televizyonlarda gizli ve açık reklamı yapılmaktadır. Bazı dernekler üç-beş kuruş için isimlerini kadın bağları için bile kullandırmaktan hicap duymamakta ve hiç bir araştırma yapmadan bir markanın reklamını yapmakta… Ulusal ve çok uluslu şirketler gazete ve TV lerde OTC ve bitkisel ilaçlarının fütursuzca reklamını yapabilmekte. Bazı lokal TV kanalları şarlatanlar tarafından parsellenmiş ve her hastalığın tedavisi ve ilaçları, reçeteleri kanunsuz olarak reklam edilmekte…  Acaba bir gece yarısı ilaç ile ilgili kanunlarımız mı değişti?.. Bunları kontroldan sorumlu ilaç ve eczacılık genel müdürlüğü yerinde duruyor mu?.. RTÜK olur olmaz sansürler koyarken, halkın sağlığı ile uğraşan kanalları görmüyor mu?????

Not:

1.İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğüne, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununa uygun şekilde yaptığımız müracaata ilgili kurumdan cevap alınamamıştır. Bu konuda her türlü hukuki süreç başlatılacaktır.

2.Türkiyede hiç bir klinik çalışması ve farmasötik araştırması olmadan ruhsatlandırılmış ilaçlar varmıdır? Umarız bu soruya yetkililerden bir cevap alabiliriz.