Kılavuzu Karga Olanların..

klinik farmakoloji dosyası
Acı İlaç

Bir çok konuda olduğu gibi ilaç konusunda da işin içinden çıkılamamasının en önemli nedenlerinden birisi çeşitli bakanlıklarda konu ile ilgili kurulan komisyonlar. Çoğunda ne komisyonları kuranlar ve ne de komisyona seçilenler neden seçildiklerini ve ne iş yapacaklarını bilmiyor ve kısa sürede o komisyonlar rant kaynağı haline geliyor..

Meşhur hikaye, Patagonya’da devlet senfoni orkestrası başkanlığı ve bir komisyon üyeliği boşalmış. Yoldan geçen bir vatandaşlarına orkestra şefliği yapıp yapamayacağını sormuşlar ve vatandaş ben müzikten anlamam demiş. Bunun üzerine komisyon üyesi  (komisyonun ismi önemli değil!) olup olamayacağı sorulduğunda başkanı bile olabilirim demiş.

Bizim Patagonya’dan çok fazla farkımız var mı?!!....Sakın yanlış anlaşılmasın, burada yanlız Sağlık Bakanlığı ilaç komisyonlarından bahsetmiyorum. TUBİTAK dahil bir çok kurumda maalesef yeterli bilimsel donanım ve deneyime sahip olmayan öğretim üyeleri hayati konularda veya kendilerinden yüzlerce kere fazla bilimsel yeteneğe sahip olanların projeleri hakkında karar verebilmektedirler. İşte cahil cesareti dediğimiz budur.

Dünya literetüründe 4. isim olarak isminin bulunduğu Türkiye’deki bir dergideki vaka takdiminden başka bilimsel hiçbir yazısını bulamadığımız bir hanım, 70 milyonun sağlığı hakkında karar verme cesaretini kendinde bulabiliyor.

Bu demek değildir ki tüm komisyonlarda çalışanlar yetersiz. Hayır, bu gün bir çok komisyonda bilimselliğini uluslararası düzeyde kanıtlamış ve dürüst olarak çalışan çok sayıda arkadaşımız mevcut ama bazen bunlar azınlıkta kalıyor ve dilbazlar, şirretlikle çalışmaları kötü yönde etkiliyor.

Taşıma su ile değirmen dönmez. Atalarımız doğru söylemişler. Biz halen başta İlaç ve Eczacılık  Genel Müdürlüğü olmak üzere bir çok kurumu taşıma su ile ve toparlama üyelerle yürütmeye çalışıyoruz.

Nasıl her ruhsatlı ilacın parasının devlet tarafından ödendiği dünyada başka bir ülke yok ise, haftada 1-2 gün toplanan komisyonlarla ilaç işini yürüten dünyada başka bir ülke de bulunmamaktadır. İstediğiniz kadar uyum yasası çıkartın, istediğiniz kadar komisyon kurun, bu şekilde EMEA’da temsil edilemezsiniz.

Yirmi birinci yüzyılda Sağlık Bakanlığı diğer ülkelerde olduğu gibi, ruhsat dahil, kendi elemanları ile iş görmelidir. Bu konudaki görüş ve önerilerimizi sayın müsteşar yardımcısına anlattık ve bu konudaki eğitime her türlü ulusal ve uluslararası akademik desteği hiçbir ücret talep etmeden vermeye hazır olduğumuzu da bildirdik.  Yeterli sayıda ruhsat, farmakovijilands, farmakoekonomi, v.s uzmanı yetiştirildiğinde işler çok daha hızlı ve şaibelerden uzak yürüyecektir.

Üniversitelerden istenen görev ise hakikaten danışmanlık olacak ve o üyeler A firmasının dosyasını değil, prensipleri tartışılacak, öğretim üyelerinin firmalarla ilişkisi kesilecektir. O zaman komisyon üyesi bulmak biraz zorlaşacak olsa da (!) emin olun işler daha iyi yürüyecektir. İşin ilginç yönü bunun için herhangi ek bir kaynak gereksinimi olmaması ve Bakanlığın elinde bütün bu işleri yapacak çok yetenekli doktor ve eczacıların bulunması. Un var, şeker var, helva yapamıyoruz..Yoksa yapmak mı istemiyoruz?....

Liyakatsizlik yalnız komisyonlarda mı? Tabii ki hayır. Bugün basit farmakoekonomik terimleri ve bunun yanında terbiye kurallarını bile bilmeyen meslek örgütü başkanları anlamadıkları konularda haddini aşarak, ahkam kesmekte ve kişisel çıkarları için kendi örgütünü bile kandırabilmektedir.

Henüz bilimsel yönden yeterliliğini kanıtlayamamış bazı yardımcı doçentlerin kendilerininden kat kat üstün, uluslararası düzeydeki bilim adamlarının projeleri hakkında  TÜBİTAK  ve üniversite araştırma komisyonlarında karar vermeleri ne kadar doğrudur ve bunlar Türkiye’de bilimi nereye götürüyor??

Notlar:

1.Sabah Gazetesi’nden sayın Mahmut Övür “Roche’un misafiri hocalar” başlığı altında beni de sütunlarına misafir etmiş. Keşke yazmadan önce sorsa idi, diğerlerini de kendisine söylerdik (tüm oda numaralarını hatırlamasam da!).  Bu güne kadar otel paramı ödeyen en az 20 yerli ve yabancı ilaç firması veya TV ve gazete sayabilirim. İlaç firmaları dışında konuşma için davet edildiğim NTV, CNN, Haber Türk, Cine 5, gibi saygın yayın kurumları yalnız otel değil uçak paramı da ödemişlerdir.

Konumum icabı bir çok firmanın kurumsal toplantılarına (ödül töreni, açılış, kuruluş yıldönümü gibi), bilimsel ödül ve araştırma fonları jürilerine, araştırmacı toplantılarına, konferanslara davet edildiğimde genellikle otel ücretleri ve uçak ücretleri davet eden kurum tarafından ödenir. Yalnız Türkiyedeki firmalar değil uluslararası firmalarda ayni amaçlar için davet ederler ve onlar da öderler.

Örneğin 6-7 Ekimde (Türkiye’de olmayan) bir firmanın Roma’da yapılacak olan 50.yıl kutlama törenine her türlü masrafım karşılanmak üzere davet edilmiş bulunuyorum. Maalesef o tarihte başka toplantım olduğundan Roma’ya gidemeyeceğim!

Sapla samanı birbirine karıştırdığımızda konu sulanmakta ve yolsuzluklar örtbas edilmekte. Belki de istenen bu??

Roche tarafından otel ücretim ödendiğinde Roche ile hiç bir çıkar ilişkim yoktu ve olmadı. Çünkü ne Sağlık Bakanlığı komisyonlarında, ne SSK’nda, ne Üniversite’de Roche ile ilgili hiç bir komisyonda işim olmadı. Aksine Roche’un bazı ilaçlarının geri ödenmemesi için senelerce savaş verdik.

Bundan sonra da çıkar çatışmam olmadığı sürece, bu tip davetlere gidersek otel ücretimiz yine davet eden tarafından ödenecektir.

15 Temmuz günü yapılacak olan Roche Firması açılış törenine de davet edilmiş bulunuyorum. Davet eden sayın Roche genel müdürü Hajiyef’e teşekkür eder ve fabrikanın hayırlı olmasını dilerim.

Otel ücretleri konusunda (ne sebeple otel ücretinin ödendiği konusunda) israrla kendilerinden kamuoyuna açıklama yapmalarını istememe rağmen bunu yapmadıkları için davete icabet etmeyeceğim!

2.Geçen hafta Poznan (Polonya)’da yapılan 7. Avrupa Klinik Farmakoloji Kongresi’nde ilk defa Türkiye 3 konferans, sözel ve 7 poster bildiri ile temsil edildi.

Schering-Plough Genel Müdürü sayın Muhittin Bilgütay yaptığı çok güzel bir prezantasyon ile Türkilaç sanayini Avrupa’ya tanıttı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Özden Palaoğluklinik farmakoloji eğitimi konusunda çok ilgi çeken bir konferans verdi.

Tarafımızdan (tüm masraflarım kongre düzenleme kurulu tarafından ödendi!) özellikle COX-2 inhibitörleri ile ilgili sahtekarlıklar ve ağrıda ilaç seçimi anlatıldı. Ayni oturumda MSD tarafından hakkında dava açılan ve davayı kazanan İspanyol Prof. Laporte tarafından MSD’nin İspanya ve dünyada Vioxx ile ilgili yaptıkları ve tehditler bir roman gibi anlatıldı.

e – posta : tulunay@dialup.ankara.edu.tr