Şeytanla Sofraya Oturanın Kaşığı Uzun Olmalıdır. (Alman Atasözü)

klinik farmakoloji dosyası
Acı İlaç

Yine uzun bir süre yazılarımıza mecburiyetten ara verdik ve uzaktan olan biteni izlemeye çalıştık. Uzaktan bakınca gerçekler daha acı bir şekilde görülüyor. Millet aya biz yaya...Biz tamamen kandırmacalarla ve daha kötüsü kendimizi kandırmayla vakit geçirirken diğer ülkeler yol alıyor.

“Avrupa’nın en ucuz ilacı Türkiye’deymiş!” Türkiye’deki bazı jenerikler Avrupa ve Amerika’daki orijinallerden bile pahalı! İlaçta kaliteyi yakalamışız!. Evet sahte biyoeşdeğerlik çalışmaları ile yakaladık. Biyoeşdeğerlik çalışmaları nerede yapıldı, hangi komparatorlar kullanıldı, özel hammaddelerle biyoeşdeğerlik yaptıran firma var mı?. Biyoeşdeğerlik yapıldıktan sonra ayni kalitede ilaç üretildiğini kim, nasıl garanti ediyor. Sağlık Bakanlığı 2005 yılında kaç üretim yerini denetledi ve neler buldu? Bunlar merak ettiklerimizden bazıları.

Bir Alman hammadde üreticisinin cevap bulamadığı soru: “Bazı Türk firmaları bizden ilaç hammaddesi alırken ilk seferinde az miktar A Grade alıyor sonra büyük siparişi D ve E grade olarak veriyor”! Önümüzdeki yazılarda bazı jenerik ilaçlarda dönen fiyat, kalite ve satış oyunlarını ayrıntıları ile gündeme getireceğiz. Şu anda bir antiromatizmal için kutu başına doktorlara 2-3 YTL ödeyen bir firmanın varlığından bahsediliyor. Acaba doğru mu?. Bu şekilde bu ilaç hemoroide bile reçete ediliyor ve geri ödeme kurumları da bunu ödüyor mu, acaba?!

Bir ülke düşünün ki, onlarca NSAID içinden bir tanesi, ve hem de topikal formları dahil uzman reçetesine tabi. Bunu, karşı komşum Kamacık’ın köşesinden öğreniyorum. İlaç, nimesulid ve tüm farmasötik formları uzman reçetesinde. Kamacık 3.1.2006 günkü yazısında bunun nedenini soruyor ve yetkililerden tık yok.

Acaba bazı ilaçların önünü açmak için bu ilaç uzman reçetesine sokuldu? Nimesulid gibi COX-2 seçici olan başka bir ilaç neden uzman reçetesine konulmadı, hem de nimesulidden çok daha fazla yan etkiye ve hatta ölümlere neden olduğu halde..

Nimesulid, doğal olarak COX-2 seçici olan o ilacın bire bir rakibidir ve bu şekilde nimesulid haksız rekabete maruz kalmaktadır.

Dünyada hangi ülkede (Afrika dahil!) topikal antiromatizmaller uzman reçetesine alınıyor? Esas olarak pratisyen hekimler tarafından kullanılacak bu ilaçlar neden uzman reçetesinde?

Neden diğer antiromatizmaller uzman reçetesinde değil?. Bu ve benzeri soruları daha çok soracağız..

Özellikle son senelerde “kanıta dayalı tıp” diye bir terane tutturuldu gidiyor. Yani bir ilacın baş ağrısına iyi geldiğini iddia ediyor ve böyle bir endikasyon veriliyorsa bunun bilimsel araştırmalarla kanıtlanması gerekmektedir.

Siz böyle zannedin, bizim yetkililerimize göre kanıta dayalı tıp tamamen farklı. Nasıl mı, mesela FDA bir ilaç için “akut ağrıda” kullanılır demişse siz bunu Türkiye’de sellülitten-migrene kadar her türlü ağrıda kullandırırsınız ve devlette bunu öder, nasıl olsa parası cebinizden çıkmıyor.

Bu arada bu işin cahilleri için söyleyelim, bir haftadan daha kısa süren her türlü ağrı akut ağrı kabul edilir ve dünyada henüz tüm akut ağrılara etki eden ilaç Türkiye’den başka yerde keşfedilmemiştir!

İngiltere Avam Kamarası Sağlık Komitesi, 2005 yılı mart ayında ilaç endüstrisinin etkilerini irdeleyen bir rapor yayınladı. Komite, 2004 yılı haziran ayında araştırmalarına başladı, kamuya açık dokuz toplantıda dinlenen 50 kişi, Brüksel ve Avusturalya dahil dört merkeze yapılan ziyaretler ve 160’dan fazla yazılı belgenin incelenmesi sonucu raporu hazırladı.

Sonuç: ilaç firmalarının etkisi inanılmaz boyutta ve kontrol edilemez bir durumda. Bu etki zannedildiği gibi yalnız sağlık personeli (doktor, eczacı gibi) üzerinde değil. İlaç endüstrisi inanılmaz bir şekilde hastaları, sağlık birimlerini, bürokratları, araştırmacıları, tıbbi dernekleri ve hayır kurumlarını, akademisyenleri, medyayı, okul çocuklarını ve politikacıları  kontrol etmekte ve istediklerini yaptırmaktadır. Büyük şirketler (big pharma) çokuluslu araştırmaları tasarlamakta, sponsorluğunu yapmakta, kilit ilaçlarla ilgili yayınları kontrolları altında tutmak; bunlara paralel olarak gerekli pazarı yaratmak ve bu ilaçların reçetelenmesini sağlamak  için büyük gayret sarf etmekte…

Bu gerçekler ışığı altında Komite, İngiltere Sağlık Departmanı’na 48 öneride bulundu. Bunun dışında Komite, Endüstri ve Ticaret Bakanlığı’na, üniversitelere, hastalar, sağlıkçılara ve daha da önemlisi ilaç firmalarına tavsiyelerde bulundu. Eylül 2005’de İngiltere Hükümeti Komite’ye yanıt verdi. Hükümet genellikle Komite’nin görüşlerini benimsedi ve gereken değişikliklerin yapılacağını bildirdi. Komite, İngiltere İlaç Kurumu’nun (Medicines and Healthcare Products Regulatory Agency) halk sağlığını yeteri kadar koruyamadığını iddia etmekteydi. Detayını merak edenler aşağıdaki kaynaklardan raporları okuyabilir.

(1. House of Commons Health Committee. The influence of the Pharmaceutical industry. Fourth report of session 2004=AD2005. March 22, 2005: http://www.publications.parliament.uk/pa/cm200405/cmsel...2. Government response to the Health Committee's report on the Influence Of the pharmaceutical industry. September, 2005: http://www.dh.gov.uk/assetRoot/04/11/86/08/04118608.pdf)

İngiltere’de durum böyle ise Türkiye’de neler olabileceğini kolaylıkla anlayabiliriz. Bunları her gün görüyor ve yaşıyoruz. Yukarıda  bahsettiğimiz gibi firmalar prospektüslerini istedikleri gibi düzenleyebiliyor, tedavi değeri olmayan ilaçlara milyonlarca dolar ödenebiliyor, istenilen ilaçlar listelere alınıyor, istenilen ilaçlar da hiç bir bilimsel gerekçesi olmadan uzman reçetesine alınabiliyor ve Türkiyegeri ödemede mirasyedi gibi davranarak her sene tasarruf edebileceği 2.5-3 milyar doları hortumlatıyor.

Geçen sene 15 Ekim’de Lancet’te yayınlanan bir makalede (Non-steroidal anti-inflammatory drugs and the risk of oral cancer: a nested case-control study, J Sudbø,   JJ Lee, SM Lippman, J Mork, S Sagen, N Flatner, A Ristimäki, A Sudbøj, L Mao,   X Zhou, W Kildal, JF Evensen, A Reith, and AJ Dannenberg , The Lancet 2005; 366:1359-1366)  9421 kişinin incelendiği ve parasetamol hariç araştırılan NSAID’lerin kanser riskini azalttığı buna mukabil kalp-damar hastalıklarına bağlı ölümleri artırdığı ileri sürülmüştü. 
 
Araştırma aşağıdaki kuruluşların doktorları ile yapılmıştı.
a.Department of Medical Oncology and Radiotherapy, The Norwegian Radium Hospital, Montebello, 0310 Oslo, Norway b.Department of Biostatistics and Applied Mathematics, University of Texas, MD Anderson Cancer Center, Houston, TX, USA c.Department of Thoracic/Head and Neck Medical Oncology, University of Texas, MD Anderson Cancer Center, Houston, TX, USA d.Department of Clinical Cancer Prevention, University of Texas, MD Anderson Cancer Center, Houston, TX, USA e.The National Hospital and The Norwegian Cancer Registry, Oslo, Norway f .Research Foundation of The Norwegian Radium Hospital, Montebello, Norway g.Division of Cytology, Department of Pathology, The Norwegian Radium Hospital, Montebello, Norway h.Department of Medical Informatics, The Norwegian Radium Hospital, Montebello, Oslo, Norway i.Department of Pathology, Helsinki University Central Hospital, and Molecular and Cancer Biology Research Programme, Biomedicum Helsinki, University of Helsinki, Helsinki, Finland j.Department of Physics, Norwegian University of Science and Technology, Trondheim, Norway k.Department of Medical Oncology and Radiotherapy, The Norwegian Radium Hospital, Montebello, Norway l.Department of Medicine, Weill Medical College of Cornell University, New York, NY, USA

Şimdi dikkatli okuyun. MD. Anderson, Helsinki Üniversitesi, Cornell Üniversitesi gibi kuruluşların katılımı ile yapılan bu araştırma SAHTE. Tüm çalışma masa başında yapılmış. Ne Norveç’te öyle bir veri bankası var, nede bildirilen hastalar (Second Med Journal Probes Research Fraud The Associated Press, January 20, 2006; Fouché G. Respected Norwegian scientist faked study on oral cancer. The Guardian Jan 16 2006; 19.)

Norveç, Oslo Radium hastanesi yetkilileri Lancet editörlerini 13 Ocak 2006’da uyararak, yayınladıkları materyalin ulusal bilgi bankasından değil yazarların masasından çıktığını bildir ve 14 Ocakta yetkililer tekrar bir açıklama yaparak, yayınlanan rakamların tümünün fabrikasyon olduğunu açıklarlar (The Lancet 2006; 367:196, Expression of concern: non-steroidal anti-inflammatory drugs and the risk of oral cancer )

Hadi bakalım şimdi hangi bilimsel yayınlara inanacağımızı söyleyin!.. Bir taraftan ilaç firmalarının sahte yayınları, diğer taraftan sahte araştırıcılar…Böyle ortamda sahte prospektüste yazılır, olmayan endikasyonlarda kullanılır.

Not:

1.Sayın Meral Tamer, 22.1.2006 tarihli milliyetteki köşesinde güzel bir makale yayınladı ve dedi ki “2005, ilaç devlerinin kabus yılıydı”. Bu kabus daha devam edecek ve sahtekarlıklar daha da artacak.

2.Bazıları da sahtekarlıklarını ortaya çıkartan bilim adamlarını korkutarak susturmaya çalışacaklar. Unutmayın Galileo ölürken bile dünya yuvarlaktır demişti. Ve söylediği bu gün de doğru, dünya halen dönüyor. Üç kağıtçılar ise halen dünyanın düz olduğunu zannediyor.

e-posta : tulunay@dialup.ankara.edu.tr