YENİ REÇETELİ İLAÇLAR: Büyük sağlık riski ve az fayda

Acı İlaç

YENİ REÇETELİ İLAÇLAR: Büyük sağlık riski ve az fayda

New Prescription Drugs: A Major Health Risk With Few Offsetting Advantages (makale özetlenmiştir)‘’https://ethics.harvard.edu/blog/new-prescription-drugs-major-health-ris…’’, Donald W. Light

Çok az insan, yeni reçeteli ilaçların onaylandıktan sonra ciddi reaksiyonlara neden olma şansının 5'te 1'i olduğunu bilir. Bu nedenle uzman hekimler, hastalar ilk önce daha etkisi daha iyi bilinen ilaçları denemedikçe en az beş yıl boyunca yeni ilaç kullanılmamasını önermektedir.
Çok az kimse, hasta dosyalarının sistematik incelendiğinde, uygun şekilde reçete edilen ilaçların bile (yanlış reçeteleme, aşırı doz veya kendi kendine ilaç kullanmanın dışında) yılda yaklaşık 1,9 milyon hastaneye yatışa neden olduğunu bulduğunu biliyor. 2.7 milyon advers ilaç reaksiyonu görülen hastalara tekrar ciddi yan etkilere sebep olan ilaçlar verilerek 840.000 hastanın hastaneye yatmasına sebep olmaktadır. Yaklaşık 128.000 kişi kendilerine reçete edilen ilaçlardan ölüyor. Bu, reçeteli ilaçları önemli bir sağlık riski haline getirir ve önde gelen bir ölüm nedeni olarak inme ile 4. sırada yer alır. Avrupa Komisyonu, reçeteli ilaçlardan kaynaklanan advers reaksiyonların 200.000 ölüme neden olduğunu tahmin etmektedir; Birlikte, ABD ve Avrupa'da her yıl yaklaşık 328.000 hasta reçeteli ilaçlardan ölmektedir. ABD de 170 milyon kişi reçeteli ilaç kullanmakta ve bir çok hasta ilaçlardan fayda görmekte, ancak bunların %1.5 ğunda çok ciddi advers ilaç reaksiyonları oluşmaktadır.
Yeni çıkan patentli ilaçları kullanan milyonlarca hasat daha önce denenmiş ve etkisi bilinen ilaçlara göre sadece mütevazı faydalar elde etmektedir. Yeni ilaçların sadece küçük bir yüzdesi, klasik (yerleşmiş) ilaçlara karşı anlamlı bir üstünlük sağlamakta ve riskler göze alınmaktadır. Son 35 yıldaki bağımsız incelemeler, yeni onaylanan ilaçların sadece yüzde 11 ila 15'inin mevcut, daha iyi bilinen ilaçlara göre önemli klinik avantajlara sahip olduğunu göstermiştir. Ancak, çok az klinik avantajı olan veya hiç klinik avantajı olmayan yüzde 85 ila 89'luk kesim ilaç piyasasını elde etmektedir ABD'de 2000 yılından bu yana ilaçlara harcanan 70 milyar doların yaklaşık beşte dördü (ve yurtdışında 70 milyar dolar daha), gerçekten yenilikçi ilaçlardan ziyade bu küçük yeni varyasyonlara (me too, benzer) harcandı.
Son on yılda, 2002 ve 2011 yılları arasında, Fransa, Kanada ve Hollanda'daki uzmanlar tarafından yapılan bağımsız incelemeler, 946 yeni ürünün yalnızca yüzde 8'inin klinik olarak üstün olduğu sonucuna varmıştır. 946 Yeni ilacın yalnız 2 tanesi anlamlı ve hakiki yeni keşif, 13 tanesi gerçek bir terapötik ilerlemeyi, 16 tanesi klasik ilaçlara az da olsa üstünlük sağlamakta, 918 tanesi ise çok az veya hiç etkisiz bulunmuştur (şekile bakınız).
Marc Andre Gagnon’a göre çok az sayıda yeni keşif olmasına rağmen ilaç firmalarının satışları ve karları çok hızlı artmaktadır. Firmaların net gelir getirileri (net return on revenues ROR) 1970 de yüzde 10, 1990 da yüzde 12.5, 2000 de yüzde 16, 2010 da yüzde 19 artmıştır. İlaç sanayiindeki karlılık Fortune 500 listesindeki firmalara göre 2.5-3.2 misli daha fazladır. İlaç firmalarının riskleri iddia ettiklerinin aksine çok daha azdır. İlaç firmaları öncelikle birçok projeye yayarlar.
İkincisi, maliyetteki şişirmeler ve kamu sübvansiyonları çıkarıldıktan sonra, net araştırma maliyetleri, iddia edilen yeni ilaç başına 1-5 milyar doların bir kısmıdır ve büyük şirketler, halkın ve diğerlerinin piyasaya yeni verdikleri ilaçlara yaptıkları ödemelerden sonra yeni ilaçlar keşfetmek için yatırım yaparlar. Yeni ilaçlar klinik çalışmalara girdikçe, riskleri sadece 5'te 1'dir. Üçüncüsü, şirketler kâr potansiyeli istedikleri kadar yüksek olmayan ilaçların geliştirilmesini durdurarak kayıpları azaltırlar. Kaç tane faydalı ilacın asla onaylanmadığını asla bilemeyeceğiz, çünkü şirketler yeterince karlı olmayacaklarını tahmin ettikleri ilaçları faydalı olsalar da piyasaya vermemektedirler.
Son 35 yılda,ilaç firmalarının innovasyondan çok pazarlama gücüne ve hünerine dayanan gizli iş modelleri, zararlı yan etkilerin salgınına neden oldu. Her 30 advers ilaç reaksiyonu gösteren hastaların 1 tanesi hastaneye yatmak zorunda kalmaktadır. Buna göre ilaç kullanan 170 milyon Amerikalıda yaklaşık 81 milyon advers reaksiyon ortaya çıkmaktadırr. Yaşlılar ve birden fazla ilaç kullananlar diğerlerinden daha fazla advers etki ortaya çıkar.
İlaç endüstrisi, geliştirilmekte olan yeni ilaçların "Ar-Ge hattına" sürekli olarak atıfta bulunmaktadır. Ancak ikinci, paralel bir hat daha vardır. İlaçların tarafsız klinik araştırmalardan daha etkili ve daha güvenli olduğuna dair kanıt üretmek için pazarlama departmanlarıyla birlikte tasarlanmış klinik çalışmalardan oluşur. Ticari olarak finanse edilen klinik araştırmaların, sponsorun ilacını ticari olarak finanse edilmeyen çalışmalara göre tercih etme olasılığı en az 2,5 kat daha fazladır. Maalesef FDA bu önyargılı denemeleri kabul eder ve ilaçları onaylamak için kullanır. Finansal olarak, FDA ilaç endüstrisinin bir uzantısıdır ve daha fazla insanın daha fazla ilaç alması için pazarların genişletilmesinde önemli bir rol oynamaktadır
‘’Clinical Trials. Klinik Denemeler’’ dergileri ilaç firmaları tarafından yakından kontrol edilir ve hangi sonuçların tıbbi literatüre gireceğini ve hangilerinin girmeyeceğini seçmek için istatistikçiler, bilim editörleri ve bilim yazarlarından oluşan ekipleri elinde tutar. FDA'ya sunulan verilerdeki sonuçla ve diğer ayrıntıları değiştirirler, böylece doktorlar zarar risklerini küçümseyen ve faydaları abartan iki kez önyargılı tıbbi makaleleri okurlar. Olumsuz sonuçların yayınlanma olasılığı olumlu sonuçlardan çok daha düşüktür ve şirketler olumlu sonuçları bir kereden fazla yayınlar, bu da klinik uygulama ve kılavuzları ve bunun altında yatan tıbbi bilgiyi çarpıtan başka bir önyargıdır. Marc Rodwin, "bilimsel çalışmalar, ilaç firmalarının sonucu çarpıtan denemeler tasarladıklarını ve seçici raporlama veya önyargılı yorumlama yoluyla kanıtları çarpıttıklarını ortaya koymuştur" sonucuna varıyor.
"Bilimsel çalışmalar, ilaç firmalarının sonucu çarpıtan denemeler tasarladıklarını ve seçici raporlama veya önyargılı yorumlama yoluyla kanıtları çarpıttıklarını ortaya koymuştur." Bu yayınlanmış literatür, bir zamanlar iyi tıbbı uygulamak için tarafsız, kanıta dayalı bir yol sağlamak için kurulmuş olan klinik kılavuzlara ve protokollere girmektedir. Lisa Cosgrove ve Emily Wheeler, "çarpıtılmış yayınlar ilaç şirketleri için pazarlama araçları" haline geldiklerini gösterdiklerini savunmaktadır. "Birçok hastayı gereksiz tedaviden veya kanıta dayalı olmayan tedaviden zarar görmeye maruz bırakma potansiyeli" yaratırlar. Durum daha da kötüdür çünkü kanıtlar iki kez önyargılıdır ve tıp bilimini yozlaştırmaktadır. Sergio Sismond’a göre şirketler daha sonra "yeni, patentli ilaçları reçete etmek için bazı doktorları ve araştırmacıları işe alarak ve başka türlü kaydederek iki aşamalı bir etki modeli" olarak kullanmaktadırlar.
Yeni FDA politikaları, daha fazla ilacın daha hızlı gözden geçirilmesi ilaçların hastalara daha erken ulaşabilmelerini sağlamaktaysa da, aslında ilaçların güvenli veya etkili olduklarına dair daha az kanıt ile onaylandığı anlamına gelir. Kısaltılmış incelemelerin sistematik bir çalışması, her 10 aylık ruhsat süresi azalmanın ciddi advers reaksiyonlarda yüzde 18'lik bir artışa, hastaneye yatışlarda yüzde 11'lik bir artışa ve ölümlerde yüzde 7,2'lik bir artışa neden olduğu, ciddi advers reaksiyon riski, 5'te 1'den 3'te 1'e yükseldiği gösterilmiştir. Vioxx gibi felaket ilaçları 120.000 kadar travmatik kardiyovasküler yan etki ve 40.000 den fazla ölüme sebep olmuştur ( Girişimlerimiz sonucu Vioxx Türkiyede piyasadan çekilmiş ve hastaların zarar görmesi önlenmiştir).

Çok az insan, yeni reçeteli ilaçların onaylandıktan sonra ciddi reaksiyonlara neden olma şansının 5'te 1'i olduğunu bilir. Bu nedenle uzman hekimler, hastalar ilk önce daha etkisi daha iyi bilinen ilaçları denemedikçe en az beş yıl boyunca yeni ilaç kullanılmamasını önermektedir.
Çok az kimse, hasta dosyalarının sistematik incelendiğinde, uygun şekilde reçete edilen ilaçların bile (yanlış reçeteleme, aşırı doz veya kendi kendine ilaç kullanmanın dışında) yılda yaklaşık 1,9 milyon hastaneye yatışa neden olduğunu bulduğunu biliyor. 2.7 milyon advers ilaç reaksiyonu görülen hastalara tekrar ciddi yan etkilere sebep olan ilaçlar verilerek 840.000 hastanın hastaneye yatmasına sebep olmaktadır. Yaklaşık 128.000 kişi kendilerine reçete edilen ilaçlardan ölüyor. Bu, reçeteli ilaçları önemli bir sağlık riski haline getirir ve önde gelen bir ölüm nedeni olarak inme ile 4. sırada yer alır. Avrupa Komisyonu, reçeteli ilaçlardan kaynaklanan advers reaksiyonların 200.000 ölüme neden olduğunu tahmin etmektedir; Birlikte, ABD ve Avrupa'da her yıl yaklaşık 328.000 hasta reçeteli ilaçlardan ölmektedir. ABD de 170 milyon kişi reçeteli ilaç kullanmakta ve bir çok hasta ilaçlardan fayda görmekte, ancak bunların %1.5 ğunda çok ciddi advers ilaç reaksiyonları oluşmaktadır.
Yeni çıkan patentli ilaçları kullanan milyonlarca hasat daha önce denenmiş ve etkisi bilinen ilaçlara göre sadece mütevazı faydalar elde etmektedir. Yeni ilaçların sadece küçük bir yüzdesi, klasik (yerleşmiş) ilaçlara karşı anlamlı bir üstünlük sağlamakta ve riskler göze alınmaktadır. Son 35 yıldaki bağımsız incelemeler, yeni onaylanan ilaçların sadece yüzde 11 ila 15'inin mevcut, daha iyi bilinen ilaçlara göre önemli klinik avantajlara sahip olduğunu göstermiştir. Ancak, çok az klinik avantajı olan veya hiç klinik avantajı olmayan yüzde 85 ila 89'luk kesim ilaç piyasasını elde etmektedir ABD'de 2000 yılından bu yana ilaçlara harcanan 70 milyar doların yaklaşık beşte dördü (ve yurtdışında 70 milyar dolar daha), gerçekten yenilikçi ilaçlardan ziyade bu küçük yeni varyasyonlara (me too, benzer) harcandı.
Son on yılda, 2002 ve 2011 yılları arasında, Fransa, Kanada ve Hollanda'daki uzmanlar tarafından yapılan bağımsız incelemeler, 946 yeni ürünün yalnızca yüzde 8'inin klinik olarak üstün olduğu sonucuna varmıştır. 946 Yeni ilacın yalnız 2 tanesi anlamlı ve hakiki yeni keşif, 13 tanesi gerçek bir terapötik ilerlemeyi, 16 tanesi klasik ilaçlara az da olsa üstünlük sağlamakta, 918 tanesi ise çok az veya hiç etkisiz bulunmuştur (şekile bakınız).
Marc Andre Gagnon’a göre çok az sayıda yeni keşif olmasına rağmen ilaç firmalarının satışları ve karları çok hızlı artmaktadır. Firmaların net gelir getirileri (net return on revenues ROR) 1970 de yüzde 10, 1990 da yüzde 12.5, 2000 de yüzde 16, 2010 da yüzde 19 artmıştır. İlaç sanayiindeki karlılık Fortune 500 listesindeki firmalara göre 2.5-3.2 misli daha fazladır. İlaç firmalarının riskleri iddia ettiklerinin aksine çok daha azdır. İlaç firmaları öncelikle birçok projeye yayarlar.
İkincisi, maliyetteki şişirmeler ve kamu sübvansiyonları çıkarıldıktan sonra, net araştırma maliyetleri, iddia edilen yeni ilaç başına 1-5 milyar doların bir kısmıdır ve büyük şirketler, halkın ve diğerlerinin piyasaya yeni verdikleri ilaçlara yaptıkları ödemelerden sonra yeni ilaçlar keşfetmek için yatırım yaparlar. Yeni ilaçlar klinik çalışmalara girdikçe, riskleri sadece 5'te 1'dir. Üçüncüsü, şirketler kâr potansiyeli istedikleri kadar yüksek olmayan ilaçların geliştirilmesini durdurarak kayıpları azaltırlar. Kaç tane faydalı ilacın asla onaylanmadığını asla bilemeyeceğiz, çünkü şirketler yeterince karlı olmayacaklarını tahmin ettikleri ilaçları faydalı olsalar da piyasaya vermemektedirler.
Son 35 yılda,ilaç firmalarının innovasyondan çok pazarlama gücüne ve hünerine dayanan gizli iş modelleri, zararlı yan etkilerin salgınına neden oldu. Her 30 advers ilaç reaksiyonu gösteren hastaların 1 tanesi hastaneye yatmak zorunda kalmaktadır. Buna göre ilaç kullanan 170 milyon Amerikalıda yaklaşık 81 milyon advers reaksiyon ortaya çıkmaktadırr. Yaşlılar ve birden fazla ilaç kullananlar diğerlerinden daha fazla advers etki ortaya çıkar.
İlaç endüstrisi, geliştirilmekte olan yeni ilaçların "Ar-Ge hattına" sürekli olarak atıfta bulunmaktadır. Ancak ikinci, paralel bir hat daha vardır. İlaçların tarafsız klinik araştırmalardan daha etkili ve daha güvenli olduğuna dair kanıt üretmek için pazarlama departmanlarıyla birlikte tasarlanmış klinik çalışmalardan oluşur. Ticari olarak finanse edilen klinik araştırmaların, sponsorun ilacını ticari olarak finanse edilmeyen çalışmalara göre tercih etme olasılığı en az 2,5 kat daha fazladır. Maalesef FDA bu önyargılı denemeleri kabul eder ve ilaçları onaylamak için kullanır. Finansal olarak, FDA ilaç endüstrisinin bir uzantısıdır ve daha fazla insanın daha fazla ilaç alması için pazarların genişletilmesinde önemli bir rol oynamaktadır
‘’Clinical Trials. Klinik Denemeler’’ dergileri ilaç firmaları tarafından yakından kontrol edilir ve hangi sonuçların tıbbi literatüre gireceğini ve hangilerinin girmeyeceğini seçmek için istatistikçiler, bilim editörleri ve bilim yazarlarından oluşan ekipleri elinde tutar. FDA'ya sunulan verilerdeki sonuçla ve diğer ayrıntıları değiştirirler, böylece doktorlar zarar risklerini küçümseyen ve faydaları abartan iki kez önyargılı tıbbi makaleleri okurlar. Olumsuz sonuçların yayınlanma olasılığı olumlu sonuçlardan çok daha düşüktür ve şirketler olumlu sonuçları bir kereden fazla yayınlar, bu da klinik uygulama ve kılavuzları ve bunun altında yatan tıbbi bilgiyi çarpıtan başka bir önyargıdır. Marc Rodwin, "bilimsel çalışmalar, ilaç firmalarının sonucu çarpıtan denemeler tasarladıklarını ve seçici raporlama veya önyargılı yorumlama yoluyla kanıtları çarpıttıklarını ortaya koymuştur" sonucuna varıyor.
"Bilimsel çalışmalar, ilaç firmalarının sonucu çarpıtan denemeler tasarladıklarını ve seçici raporlama veya önyargılı yorumlama yoluyla kanıtları çarpıttıklarını ortaya koymuştur." Bu yayınlanmış literatür, bir zamanlar iyi tıbbı uygulamak için tarafsız, kanıta dayalı bir yol sağlamak için kurulmuş olan klinik kılavuzlara ve protokollere girmektedir. Lisa Cosgrove ve Emily Wheeler, "çarpıtılmış yayınlar ilaç şirketleri için pazarlama araçları" haline geldiklerini gösterdiklerini savunmaktadır. "Birçok hastayı gereksiz tedaviden veya kanıta dayalı olmayan tedaviden zarar görmeye maruz bırakma potansiyeli" yaratırlar. Durum daha da kötüdür çünkü kanıtlar iki kez önyargılıdır ve tıp bilimini yozlaştırmaktadır. Sergio Sismond’a göre şirketler daha sonra "yeni, patentli ilaçları reçete etmek için bazı doktorları ve araştırmacıları işe alarak ve başka türlü kaydederek iki aşamalı bir etki modeli" olarak kullanmaktadırlar.
Yeni FDA politikaları, daha fazla ilacın daha hızlı gözden geçirilmesi ilaçların hastalara daha erken ulaşabilmelerini sağlamaktaysa da, aslında ilaçların güvenli veya etkili olduklarına dair daha az kanıt ile onaylandığı anlamına gelir. Kısaltılmış incelemelerin sistematik bir çalışması, her 10 aylık ruhsat süresi azalmanın ciddi advers reaksiyonlarda yüzde 18'lik bir artışa, hastaneye yatışlarda yüzde 11'lik bir artışa ve ölümlerde yüzde 7,2'lik bir artışa neden olduğu, ciddi advers reaksiyon riski, 5'te 1'den 3'te 1'e yükseldiği gösterilmiştir. Vioxx gibi felaket ilaçları 120.000 kadar travmatik kardiyovasküler yan etki ve 40.000 den fazla ölüme sebep olmuştur ( Girişimlerimiz sonucu Vioxx Türkiyede piyasadan çekilmiş ve hastaların zarar görmesi önlenmiştir).

Çok az insan, yeni reçeteli ilaçların onaylandıktan sonra ciddi reaksiyonlara neden olma şansının 5'te 1'i olduğunu bilir. Bu nedenle uzman hekimler, hastalar ilk önce daha etkisi daha iyi bilinen ilaçları denemedikçe en az beş yıl boyunca yeni ilaç kullanılmamasını önermektedir.
Çok az kimse, hasta dosyalarının sistematik incelendiğinde, uygun şekilde reçete edilen ilaçların bile (yanlış reçeteleme, aşırı doz veya kendi kendine ilaç kullanmanın dışında) yılda yaklaşık 1,9 milyon hastaneye yatışa neden olduğunu bulduğunu biliyor. 2.7 milyon advers ilaç reaksiyonu görülen hastalara tekrar ciddi yan etkilere sebep olan ilaçlar verilerek 840.000 hastanın hastaneye yatmasına sebep olmaktadır. Yaklaşık 128.000 kişi kendilerine reçete edilen ilaçlardan ölüyor. Bu, reçeteli ilaçları önemli bir sağlık riski haline getirir ve önde gelen bir ölüm nedeni olarak inme ile 4. sırada yer alır. Avrupa Komisyonu, reçeteli ilaçlardan kaynaklanan advers reaksiyonların 200.000 ölüme neden olduğunu tahmin etmektedir; Birlikte, ABD ve Avrupa'da her yıl yaklaşık 328.000 hasta reçeteli ilaçlardan ölmektedir. ABD de 170 milyon kişi reçeteli ilaç kullanmakta ve bir çok hasta ilaçlardan fayda görmekte, ancak bunların %1.5 ğunda çok ciddi advers ilaç reaksiyonları oluşmaktadır.
Yeni çıkan patentli ilaçları kullanan milyonlarca hasat daha önce denenmiş ve etkisi bilinen ilaçlara göre sadece mütevazı faydalar elde etmektedir. Yeni ilaçların sadece küçük bir yüzdesi, klasik (yerleşmiş) ilaçlara karşı anlamlı bir üstünlük sağlamakta ve riskler göze alınmaktadır. Son 35 yıldaki bağımsız incelemeler, yeni onaylanan ilaçların sadece yüzde 11 ila 15'inin mevcut, daha iyi bilinen ilaçlara göre önemli klinik avantajlara sahip olduğunu göstermiştir. Ancak, çok az klinik avantajı olan veya hiç klinik avantajı olmayan yüzde 85 ila 89'luk kesim ilaç piyasasını elde etmektedir ABD'de 2000 yılından bu yana ilaçlara harcanan 70 milyar doların yaklaşık beşte dördü (ve yurtdışında 70 milyar dolar daha), gerçekten yenilikçi ilaçlardan ziyade bu küçük yeni varyasyonlara (me too, benzer) harcandı.
Son on yılda, 2002 ve 2011 yılları arasında, Fransa, Kanada ve Hollanda'daki uzmanlar tarafından yapılan bağımsız incelemeler, 946 yeni ürünün yalnızca yüzde 8'inin klinik olarak üstün olduğu sonucuna varmıştır. 946 Yeni ilacın yalnız 2 tanesi anlamlı ve hakiki yeni keşif, 13 tanesi gerçek bir terapötik ilerlemeyi, 16 tanesi klasik ilaçlara az da olsa üstünlük sağlamakta, 918 tanesi ise çok az veya hiç etkisiz bulunmuştur (şekle bakınız).
Marc Andre Gagnon’a göre çok az sayıda yeni keşif olmasına rağmen ilaç firmalarının satışları ve karları çok hızlı artmaktadır. Firmaların net gelir getirileri (net return on revenues ROR) 1970 de yüzde 10, 1990 da yüzde 12.5, 2000 de yüzde 16, 2010 da yüzde 19 artmıştır. İlaç sanayiindeki karlılık Fortune 500 listesindeki firmalara göre 2.5-3.2 misli daha fazladır. İlaç firmalarının riskleri iddia ettiklerinin aksine çok daha azdır. İlaç firmaları öncelikle birçok projeye yayarlar.
İkincisi, maliyetteki şişirmeler ve kamu sübvansiyonları çıkarıldıktan sonra, net araştırma maliyetleri, iddia edilen yeni ilaç başına 1-5 milyar doların bir kısmıdır ve büyük şirketler, halkın ve diğerlerinin piyasaya yeni verdikleri ilaçlara yaptıkları ödemelerden sonra yeni ilaçlar keşfetmek için yatırım yaparlar. Yeni ilaçlar klinik çalışmalara girdikçe, riskleri sadece 5'te 1'dir. Üçüncüsü, şirketler kâr potansiyeli istedikleri kadar yüksek olmayan ilaçların geliştirilmesini durdurarak kayıpları azaltırlar. Kaç tane faydalı ilacın asla onaylanmadığını asla bilemeyeceğiz, çünkü şirketler yeterince karlı olmayacaklarını tahmin ettikleri ilaçları faydalı olsalar da piyasaya vermemektedirler.
Son 35 yılda,ilaç firmalarının innovasyondan çok pazarlama gücüne ve hünerine dayanan gizli iş modelleri, zararlı yan etkilerin salgınına neden oldu. Her 30 advers ilaç reaksiyonu gösteren hastaların 1 tanesi hastaneye yatmak zorunda kalmaktadır. Buna göre ilaç kullanan 170 milyon Amerikalıda yaklaşık 81 milyon advers reaksiyon ortaya çıkmaktadır. Yaşlılar ve birden fazla ilaç kullananlar diğerlerinden daha fazla advers etki ortaya çıkar.
İlaç endüstrisi, geliştirilmekte olan yeni ilaçların "Ar-Ge hattına" sürekli olarak atıfta bulunmaktadır. Ancak ikinci, paralel bir hat daha vardır. İlaçların tarafsız klinik araştırmalardan daha etkili ve daha güvenli olduğuna dair kanıt üretmek için pazarlama departmanlarıyla birlikte tasarlanmış klinik çalışmalardan oluşur. Ticari olarak finanse edilen klinik araştırmaların, sponsorun ilacını ticari olarak finanse edilmeyen çalışmalara göre tercih etme olasılığı en az 2,5 kat daha fazladır. Maalesef FDA bu önyargılı denemeleri kabul eder ve ilaçları onaylamak için kullanır. Finansal olarak, FDA ilaç endüstrisinin bir uzantısıdır ve daha fazla insanın daha fazla ilaç alması için pazarların genişletilmesinde önemli bir rol oynamaktadır
‘’Clinical Trials. Klinik Denemeler’’ dergileri ilaç firmaları tarafından yakından kontrol edilir ve hangi sonuçların tıbbi literatüre gireceğini ve hangilerinin girmeyeceğini seçmek için istatistikçiler, bilim editörleri ve bilim yazarlarından oluşan ekipleri elinde tutar. FDA'ya sunulan verilerdeki sonuçla ve diğer ayrıntıları değiştirirler, böylece doktorlar zarar risklerini küçümseyen ve faydaları abartan iki kez önyargılı tıbbi makaleleri okurlar. Olumsuz sonuçların yayınlanma olasılığı olumlu sonuçlardan çok daha düşüktür ve şirketler olumlu sonuçları bir kereden fazla yayınlar, bu da klinik uygulama ve kılavuzları ve bunun altında yatan tıbbi bilgiyi çarpıtan başka bir önyargıdır. Marc Rodwin, "bilimsel çalışmalar, ilaç firmalarının sonucu çarpıtan denemeler tasarladıklarını ve seçici raporlama veya önyargılı yorumlama yoluyla kanıtları çarpıttıklarını ortaya koymuştur" sonucuna varıyor.
"Bilimsel çalışmalar, ilaç firmalarının sonucu çarpıtan denemeler tasarladıklarını ve seçici raporlama veya önyargılı yorumlama yoluyla kanıtları çarpıttıklarını ortaya koymuştur." Bu yayınlanmış literatür, bir zamanlar iyi tıbbı uygulamak için tarafsız, kanıta dayalı bir yol sağlamak için kurulmuş olan klinik kılavuzlara ve protokollere girmektedir. Lisa Cosgrove ve Emily Wheeler, "çarpıtılmış yayınlar ilaç şirketleri için pazarlama araçları" haline geldiklerini gösterdiklerini savunmaktadır. "Birçok hastayı gereksiz tedaviden veya kanıta dayalı olmayan tedaviden zarar görmeye maruz bırakma potansiyeli" yaratırlar. Durum daha da kötüdür çünkü kanıtlar iki kez önyargılıdır ve tıp bilimini yozlaştırmaktadır. Sergio Sismond’a göre şirketler daha sonra "yeni, patentli ilaçları reçete etmek için bazı doktorları ve araştırmacıları işe alarak ve başka türlü kaydederek iki aşamalı bir etki modeli" olarak kullanmaktadırlar.
Yeni FDA politikaları, daha fazla ilacın daha hızlı gözden geçirilmesi ilaçların hastalara daha erken ulaşabilmelerini sağlamaktaysa da, aslında ilaçların güvenli veya etkili olduklarına dair daha az kanıt ile onaylandığı anlamına gelir. Kısaltılmış incelemelerin sistematik bir çalışması, her 10 aylık ruhsat süresi azalmanın ciddi advers reaksiyonlarda yüzde 18'lik bir artışa, hastaneye yatışlarda yüzde 11'lik bir artışa ve ölümlerde yüzde 7,2'lik bir artışa neden olduğu, ciddi advers reaksiyon riski, 5'te 1'den 3'te 1'e yükseldiği gösterilmiştir. Vioxx gibi felaket ilaçları 120.000 kadar travmatik kardiyovasküler yan etki ve 40.000 den fazla ölüme sebep olmuştur ( Girişimlerimiz sonucu Vioxx Türkiyede piyasadan çekilmiş ve hastaların zarar görmesi önlenmiştir).
AKILSIZ İLAÇ KULLANMANIN ÖLÜMLERE SEBEP OLACAĞI VE HER ÇIKAN YENİ İLACIN ESKİLERDEN DAHA ÜSTĞN OLMADIĞI UNUTULMAMALIDIR